|
|
|
|
Selami Gürsoy- Tüketicinin Sesi |
|
|

Selami Gürsoy
TÜDER
Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Derneği

YABANCI MARKA ÇILGINLIĞI
Gerek Beyaz Eşya sektöründe gerekse diğer sektörlerde yabancı marka çılgınlığı devam ediyor.
Bu ülkede doğduk büyüdük bu ülkede yaşıyoruz .
Alışverişe çıktığımızda yabancı isim olsunda ne olursa olsun nerede üretilirse üretilsin merdiven altıda olsa önemli değil güvenliklimi değimli bunlar araştırılmaz .
İsrail den ve Çin mallarına kadar onlarca yabancı ülkelerin mallarını alabilmek için adeta yarış edilmektedir.
Oysa bizler Türkiye de yerli öz üretim yapan yüzlerce binlerce kişiye aş iş veren firmalarda çalışıp onlardan aldığımız parayla hayatımızı devam ettirmekteyiz. Ne yazık ki yerli üretimden kazandığımız paralarımızın yabancı firmaların kasasına girmesine neden olmaktayız.
Peki neden bu şekilde.
Aslına bakarsak kaliteden filan anladığımız yok sadece desinler .
Zaten başımıza ne gelmişe desinler den gelmiştir lüzumsuz gereksiz harcamalardan sonra bas bas bağırıp dururuz ben geçinemiyorum.
Bir atasözü vardır ya AYRANI YOK İÇMEYE ATLA GİDER ..……..ya
Oysa bu ülkede üretilen Beyaz Eşyadan tekstiline kadar her şey tüm dünya ülkelerine ihraç edilmektedir.
Yinede siz siz olun İsrail veya Çin malı almaya devam edin..
ORDU DA TURİZM BEKLENTİSİ
Zaman zaman fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. Her yazdığımda Ordu Turizm kenti olur mu ?
Ordu ya OtomobilFabrikası Beyaz Eşya Fabrikası Televizyon Fabrikası veya yan sanayi fabrikaları yatırım yapar mı dersiniz gerekçeleri ile bunun mümkün olmadığını hepimiz bilmekteyiz olsa olsa ufak tefek Tekstil fabrikaları Fındık işleme tesislerinden başka bir şey olmayacağına göre tek beklentinin Turizm olması gereklidir ancak ne yazıkki bizim işletmecilerimiz Otelinden yeme içme yerlerine kadar çoğu ilimize gelen yerli yabancı Turizmcileri yolunacak kaz gibi görmektedirler. Bu şekilde turistleri yolunacak kaz gözüyle gören Turizm kentleri şimdilerde can çekişiyorlar.Kuşadası esnafı bas bas bağırıyor keza Bodrum aynı Marmaris ve Antalya da aynı saydıklarım bunlardan birkaç örneklerdir. Yirmi kişilik bir gurubun Mart ayı sonunda Orduda bir gece konaklaması gerkiyordu Ordu da bulunan çoğu otelleri arayarak gecelik fiyatlar alarak karşı tarafa fiyatları bildirdim aradığım fiyat aldığım otellerin içinde iki yıldızlısından dört yıldızlısına kadar marka oteller dahil fiyatlara baktım şaştım kaldım iki yıldızlı otel iki kişilik oda 160.TL fiyat verirken üç yıldızlı otel iki kişilik oda 140.TL fiyat verebiliyorlar dört yıldızlı otel ise 120 TL fiyat verebilmektedirler.
Uluslararası otelleri bulunan marka otellerin fiyatları ise ilimizdeki iki yıldızlı otelin fiyatı ile aynı seviyelerde. Burada vurgulamak istediğim konu iki yıldızlı otel fiyatından marka otel fiyatını isterseniz bu ile turizm gelmez .İlimize gelen yerli ve yabancı Turiste gerekli alt yapıyı hizmeti fiyatı sunamazsanız hizmet satamazsınız.
Bir gece ilimizde konaklaması düşünülen yirmi kişilik bir guruba hemen yanıbaşımızdaki ilimizde aynı yıldızlı otellerde daha uygun fiyatla konaklama hizmeti verebileceklerini bildirmişlerdir.İlimizde Fındıkve azda olsa Kivi dışında bir üretimin olmadığı üretilenlerinde para etmediği bu nedenle Ordu ekonomisinin can suyu ile ayakta kalmaya çalıştığı bu günlerde olmazsa olmazlarımızdan birisi kesinlikle Turizm hizmeti ve alt yapısı olmalıdır aksi halde dövünüp durursunuz atı alan üsküdarı geçer.
Yazmak geldi içimden
Selami Gürsoy
Türkiye de her şey yolunda mı işsizlik yok , işçi yok.
Türkiye de Ticaretle uğraşan her kim olursa olsun rızkını az çok buluyor çalışmakta azimli istikrarlı ve doğru hedeflerle adım atan herkes başarıya ulaşmakta ve hedeflerini tutturmakta çaba sarf etmektedirler bunu yapanlarda hedeflerine ulaşmaktadırlar.
İşadamları hedeflerini tutturmak için yeni plan projeler ortaya koymakta , her konulan plan ve projeleri ise yeni iş ve istihdam sahası açılması demektir.
Bu nedenle açılacak istihdam sahasına vasıflı vasıfsız elaman ihtiyacı doğmaktadır.
Türkiye de İŞKUR denilen kurum ise iş arayanlara ve eleman arayanlara öncülük eden bir Kamu kurumudur.
Ne yazık ki binlerce kişi iş arıyor binlerce kişide eleman aramaktadır ancak ne işveren aradığını buluyor nede iş arayan ikisi de aradıklarını bulamamaktadırlar.
Neden mi dersiniz özellikle iş arayanlar iş beğenmiyorlar masa başı eli ayağı pasa kire dokunmayacak sabah 09:00 akşam 17: 00 olacak sabah öğle arası çay molası öğle yemek molası öğleden sonra akşam arası çay molası saat 17:00 iş bitti iş arayanlar bunu istiyorlar.
Gelelim işverenlere hedeflerine ulaşabilmek için mutlak surette verimli elemanla çalışmak ister her iş masa başı olmaz yeri geldi kazma kürek yeri geldi masa başı olması gerekmektedir. Elemandan bir sonraki gün için verim alabilmek için İş kanunu saatleri içinde çalıştırmak en doğru yol ancak yıl 12 ay bir iş yerinden ekmek yiyip rızıklanıyorsan saatin 17:00 olmasını iple çekmeyeceksin çalışılan kuruma saygılı olarak biraz esnek olmak gerekmez mi ?
Bu nedenlerden dolayı ne iş veren nede iş arayan çalıştıracak eleman bulamamaktadır.
İş arayan çok ancak iş beğenmiyorlar.
Ben işsizim iş arıyorum iş bulamıyorum ev kiramı elektrik su paramı ödeyemiyorum ve geçinemiyorum mu diyor vur tekmeyi gitsin.
İşin özüne bakıldığında İşsiz yok akıl fakiri çok .
Ben iş arıyorum diyen varsa yollayın bana.
Sağlıcakla kalınız.
OTSO DA NELER OLUYOR.
ORDU TİCARET ve SANAYİ Odasında geçtiğimiz günlerde hizmet binası yapımı için bir çok firmadan teklifler alınarak ihale yapılarak ihaleyi alan firma tarafından binanın yapımına başlanmış ve inşaat çalışmaları devam etmektedir.
Oda meclisinde alınan kararla birlikte ihale için teklif alındıktan sonra ihaleyi verme şartları birbirine uymayınca usulsüzlük ortaya çıktığı varsayılarak bakanlık tarafından Odaya iki müfettiş gönderilmiş ve ihale dosyası ele alınarak incelemeye başlanmış olup inceleme halen devam edilmektedir sorumlular hatalı bulunursa (konu örtbas edilmezse !!!) adalet karşısında hesap verecekler.
OTSO Yöneticisi adeta havale makamı gibi.
Üyesi ile bir türlü barışık olmayan Oda Esnafını sanayicisini kendilerine muhalif olan herkesi havale makamı gibi Allaha havale ediyor.
TOBB Birliği tarafından yapılacak okul için yer arayışları devam ederken yer bulunamadığında , okul yeri bulamayınca sanayicisine ve esnafına saldırarak, bu seferde okul yeri için engel olanları Allaha havale etmiştir.
Ordu tefecilikte Türkiye de ilk beşinci sıranın içinde diyende Oda.
Ordu da Sanayici yok diyerek üyesini ve sanayicisini yok sayan da Oda.
Yani kısaca Oda ya muhalifseniz sizi de Allaha havale ediyor.
Peki bunca beyanatlardan sonra ne değişti de Tefeci dediği Sanayicisine sahip çıkmaya başladı.
Başkan tefeci dediği sanayiciye sahip çıkmaya başladı .
OTSO nun son beyanatı:
Fındık bu sene herkese kaybettirdi iklim şartları fındığı, fındık da üretici ve sanayiciyi vurdu.
OTSO Başkanı İklim şartlarından etkilenen fındık ürününün 2014 sezonunda her kesimi etkilediğini ve en az üretici kadar birinci dereceden etkilenen sanayicinin , esnafın ve tüccarın da çok zor durum da olduğunu söyledi.
Üreticilerimiz sanayicilere sahip çıkmalıdır diyerek durumun vahametinin altını çizmeye çalışan OTSO Başkanı sözlerine şöyle devam etti.
İlimiz de ki Fındık Sanayicilerine Sahip Çıkalım ( İşte burası çok önemli )
Yaşanan bu afet sadece fındık üreticilerini etkilemedi, sanayici den tüccarına , esnafına her kesimin çok ciddi zararlar gördüğü bu sezon, herkes için oldukça zor şartlarda ilerliyor.
Bu yıl gerçekten karşımıza çok kötü bir tablo çıktı.
Fındık fabrikaları ciddi derece de iş yapamaz hale geldi.
İşçi çıkartmayla başlayan bu süreç fabrikaların kapanmasına kadar uzandı.20 Fındık Sanayici varsa bugün bu sayı maalesef 5’e düştü
Binlerce oda üyesinin vekili olamayanlar, 2015 Yılında yapılacak olan genel seçimlerinde Milletin vekili olmayı düşündüğünden olsa gerek sanayicisi ve esnafı ile barışmaya çalışıyor.
ORGİ Havaalanın isminin Recep Tayyip Erdoğan Havaalanı olsun diyerek bu çıkışı neyi ifade etmektedir.
Binlerce üyesi bulunan oda yöneticisinin siyasi görüşü ne olursa olsun, binlerce üyesinin ayrı ayrı birer siyasi görüşleri vardır ancak bi taraf olarak birilerine şirin görünerek sıra yarışına girmesi asla doğru değildir.
Körler sağırlar birbirlerini ağırlar.
Geçtiğimiz günlerde yasalaşan torba yasa ile ilgili TESK Otelde bir toplantı yapılmış, güya adı bilgilendirme toplantısı olmuştur.
Kimi ve kimleri bilgilendirdiniz.
Bu toplantıdan kaç üyenizin haberi olmuştur.,
Bu toplantıya kaç üyeniz katılım sağlamıştır.
Toplantıya katılanlar her zaman olduğu gibi bilinen isimler ve yandaşlar.
Bu yapılan bilgilendirme toplantısına hangi üyelerinizi davet ettiniz kaç kişinin bu toplantıdan haberi vardır,bizde bu odanın üyesiyiz hangi hizmeti sundunuz ve ne faydanız oldu sadece yandaşlarınız çocuklarını odaya işe aldınız ve almaya da devam edip ve saltanat sürmektesiniz.
Bu tür toplantıları yaparak protokolü çok seven her seferinde ön planda olmayı hedefleyen bir Odamız var Maşallah.
Cesaretiniz varsa sokağa çıkın OTSO Üyelerinizle oda memnuniyeti hakkında bir anket yaptırın ama gerçek sonucu da kamu oyu ile paylaşın.
Üyesiz yapılan birkaç üye ile yapılan toplantılar paneller sadece reklam amaçlıdır.
Bu toplantılara klişeleşmiş bir listenin haricinde hangi üyelerinize davet yolladınız.
Biz orada çok başkanlar gördük bir gün gelir bu saltanatta biter ancak binlerce üyenin ahı yerde kalmaz her bedelin bir hizmeti olmalıdır bende aidat ödüyorum size ödediğim aidatlar için şimdi de ben sizi Allaha havale ediyorum.
Şayet yazdıklarımız hakkındakilerin doğruluğunu kabul etmiyorsanız kamuoyunu aydınlatacak beyanatlarda bulununki bizler ve üyeleriniz bilgilensin.
OTSO, Kırmızı Fener Sokağı yolcusu …
( Red Light District )
OTSO : Yine uçuyor geçtiğimiz günlerde , Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının üyelerinin aidatlarının nasıl harcandığını defalarca yazmıştım.
İlimiz Ekonomisinde durgunluk yaşanırken OTSO Meclisi sandal sefasına gidiyor üyelerinin çektiği sıkıntıları, görmezlikten geliyorlar.
ÜYE AİDATINI HACİZLE TAHSİL ET KIRMIZI SOKAĞA GİT .
OTSO : Seçimlerine girip kazananlara yurtdışı tatili bedava diye daha önce yine yazmıştım , hayaldi gerçek oldu.
Ben lafa değil İcraata bakarım .
OTSO : Başkanlık seçimleri geçen yıl yapılarak , Başkanını seçti seçenlerde ödüllerini alıp 9 ve 14 Mayıs tarihleri arasında AVRUPA Turu Kırmızı Fener Sokağı, gezisinin hazırlıklarına başladılar.
Turun ilk günü Hollanda Amsterdam , Dam Meydanı, Kraliyet Sarayı, Çiçek Pazarı , Kırmızı Fener Sokağı gezilecek yerler arasındadır.
Turun ikinci günüde, Belçika, Brüksel , Kraliyet Sarayı, Çin ve Japon evleri, Grand Place, Borsa binası, Atomium ve heykel stadyumu gezilecek yerler arasında.
Turun üçüncü ve dördüncü gününde Fransa , Pariste, baştan başa şehir turu, Eifel kulesinden Parise bakış , Seine Nehrinde tekne turu ile Seine Nehri gezisi yapılacak ,Tekne turunda, Amerikan kilisesi, Millet meclisi, ve Sacre Coeur Kilisesi ve bir çok ünlü yerler gezilecek yerler arasında bulunmaktadır.
Program özeti:
Amsterdam, Brüksel ,Paris şehir turları.
Eifel kulesi, Ressamlar tepesine çıkış, Seine nehrinde tekne turu.
Seyahat sigortası ve Yurtdışı çıkış harcı dahil.
OTSO : Bütçesinden karşılanacak kişi başı maliyet masrafı 1580.00 Euro dur.
OTSO : Meclis üyesi sayısı 56 kişidir toplamda 88.500 Euro, yapmaktadır. Türk parası karşılığı ise 250 Bin T.L sıdır.
OTSO : Yönetimi geçen dönemdeki dört yıllık görev sürelerince 228.bin Euro yaklaşık 700.Bin T.L. sı harcayarak bakalım nerelere gitmişlerdi.
İtalya, Macaristan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Gürcistan gibi Ülkeleri gezmekten fırsat bulamayan meslek gurubu temsilcileri, aidat paraları ile tur düzenliyorlar.
OTSO : Seyahati hiçbir ticari sıfat ve amaç taşımamaktadır, tüyü bitmemiş yetim hakkı ile tatile gidiliyor.
OTSO : Okuma imkanı olmayan yaklaşık 200 Üniversite öğrencisine verdikleri bursu iptal ederek, iptal ettikleri burs paraları ile, Sandal sefası, Klise ve Kırmızı Fener Sokağı , ziyaretine gidiyorler.
OTSO : Yönetimi yeri geldiğinde Ordu ekonomisinden bahsederlerken Ordu ekonomisine nasıl yön verilmesi gerektiğini tartışmaları gerekirken üye aidatları ile tatil turu düzenleyenler, Esnafın ve Sanayicin temsilcisi olabilirler mi ?
Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum.
OTSO Başkanı seçimi kazanmanın sevinciyle şaşkına dönmüş olacak ki Meclis üyelerine seçilmesi karşılığında yaptığı vaadini yerine getirerek üye aidatları ile toplanan paralarla sandal sefasına gidiyorlar , üyelerine örnek davranış sergilemesi gereken OTSO Başkanı aidat paralarının nasıl harcandığını göstermektedir.
OTSO nun Üyesi olarak, benimde ödemiş olduğum aidat bedelleri ile yapacağınız Sandal sefası, Klise ziyareti, (KIRMIZI FENER SOKAĞI) (Red Light District) gezileri için harcadığınız paralar yetim hakkı beyler yetim hakkı.. , Hollanda Amsterdam da Gezilecek yerler arasında dünyaca ünlü (KIRMIZI FENER SOKAĞI) veya (Red Light District) in neresi olduğunu ne mana taşıdığını gazetecilik etik kuralları gereği burada yazmak istemediğimden merak eden OTSO üyeleri ve okurlarımızın lütfen Geoogl’e (Kırmızı Fener Sokağı ) veya (Red Light District ) yazarak bilgi ve görsellerine ulaşabilirler.
Bu arada kutuları yanınıza almayı unutmayın benden söylemesi.
OTSO Ne işiniz var ( Red Light District ) Sokağında ve Klise, de ?
Yoksa Kırmızı Fener Sokağı nın örnek ticaret anlayışından ilimize yatırım yapmayı mı planlamak tamısınız ?
Yoksa bu konuda ticari işbirliği gibi yatırım sözleşmeleri, imzalayarak istihdama katkıda mı bulunacaksınız ?
OTSO Başkanına soruyorum, Biz üyelerin paralarını ne amaçla harcıyorsanız bunu bilmek, Kamu oyunun hakkı değimlidir? Hakkıdır diyorsanız Kamuoyuna ve üyelerinize açıklama yaparak gidin yolunuz açık olsun.
Binlerce üyesi bulunan meslek gurubu temsilcilerine bunu kesinlikle yakıştıramıyorum.
OTSO Hizmet binasını parasızlık yapamazken yurtdışı gezileri devam ediyor.
OTSO Başkanı Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste, siz üyelerin paralarını bu dünyada bu şekilde harcar durusunuz ama öbür dünyada kul hakkının hesabını veremeyeceğiniz ,Klise ziyaretinden belli olmaktadır.
Sakın ha Tur programını değiştirmeyin ( KIRMIZI FENER SOKAĞI ) Tur programına yanlış yazılmış demeyin veya Tur programının içine göstermelik bir Fuar ziyareti veya iş görüşmesi eklemeye zahmet etmeyin çünkü Meclis üyelerinize dağıtılmış Tur programı elimizde mevcuttur, dönüşünüzdeki yazımda KIRMIZI FENER SOKAĞI nın neresi olduğunu ve açılımını burada okurlarımızla paylaşacağım ,aman siz siz olun yine de dikkat edin anlık Kırmızı Fener Sokağından ve Kilise den internete düşebilirsiniz.
OTSO Tur programını merak edenler E-mail adresimden isteyebilirler.
Sağlıcakla kalınız.
OKUL YERİNİ BULAN BAŞKAN
TOOB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından İlimize yapılması planlanan Ordu Teknik ve Endüstri Meslek lisesi için OTSO Başkanlığı tarafından uzun süre yer arandı bulunamadı , yer arayışına giren OTSO Organize sanayi bölgesinde bulunan arsanın peşine düştü uzun uğraşlar neticesinde Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbiş heyeti arsanın tahsisine onay vermedi.
Organize Sanayi Bölgesi sanayicileri Okul yapımına ve yerine karşı değiller, Başkanlarının tutumlarına karşılar .
OSB Üyelerinin de kayıtlı olduğu Oda OTSO dur .
OTSO Başkanı gazete beyanatlarında ,
Ordu da sanayici yok , Ordu tefecilikte ilk beşinci sırada , Sanayiciyi Allaha havale ediyorum derseniz , Organize Sanayi Bölgesindeki arsanın okul yeri için tahsis edilmeyeceğini defalarca yazdım.
OTSO Başkanı yazılan yazıların etkisinde kalmış olacak ki OTSO nihayet okul yerini buldu.
Eski okulun olduğu yerde atıl binalar yıkılarak buraya okul yeri yapılması planlanmış.
OTSO Başkanı azimle ve gayretle çalışarak okul yapım yerini bulmuş , yapılacak yatırımın ilimizde kalmasını sağlamıştır.
Başkan yolun açık olsun ha gayret biraz daha yatırım lazım.
Bu arada Havaalanın ismini de unutmayalım.
HAYAT BÖYLE BİR ŞEY
Daha önce yazı köşe yazarlığı yaptığım gazetelerden birisinin sahibi beni ziyaret ederek gazetesinde gerek haber niteliği taşıyan, gerekse köşe yazısı yazarak gazetesine katkıda bulunmamı istemişti.
Bende bu teklifi kabul ederek zaman zaman köşe yazılarımı yolluyor zaman zaman ise haber niteliği taşıyan yazılarımı yolluyordum.
Köşe ve haber niteliği taşıyan yazılarımda İlimizin sorunlarını dile getiriyor okuyucularla paylaşmaya çalışıyordum.
Köşe yazılarımda OTSO Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının hizmetlerini, eksikliklerini , ülke ülke gezerek üyelerin aidatlarının nasıl harcandığı konularına sık sık değiniyordum birileri yazılarımdan rahatsız olmuş olacak ki son kez yazımı yolladığımda yazıma sansür konularak yazım sansürlenerek yayınlanması engellenmişti , yanıma bizzat gelerek gazetede yazı yazmamı isteyen zatı arayarak sordum , yazı yolladım neden yazımı yayınlamadınız dediğimde benim yazılarıma sansür koyduğunu ifade ettiğinde gazete ile olan ilişiğimi kestim .
Hani insanların haber alma özgürlüğü nerede kaldı.
Gazete sahibi yandaş mı olmalı istediğini yazdır, istemediğini yazdırma.
Mevlam Neyler, Neylerse Güzel Eyler
ORDU DA TURİZMDE HİZMET
İlimiz batıdan , Samsunun doğudan Trabzon illerinin arasına sıkışmış adete preslenmiş il konumundayken son beş yılda Havaalanı ,Akdeniz dereyolu, Üniversite , çevre yolu, yapımları hızla devam ederken konaklama ve hizmet sorunu yaşayan ilimize birçok yatırımcılar konaklama tesisleri yapmaya başladılar
Turizm şehri olmaya aday şehrimizin olmazsa olmazları olan , konaklama tesisleridir, konaklama yatak kapasiteleri her geçen gün artmakla birlikte yeterli konumda olduğu kanaatinde değilim .
Mevcut yapılmış olan konaklama tesislerinin hizmet kalitesine bakıldığında maalesef çok yeterli konumda değillerdir, görsel olarak konaklama tesislerine bakıldığında muhteşem ancak hizmetlerine bakıldığında hayal kırklığına uğrayabiliyorsunuz, ilimize konaklamalı gelen yerli yabancı turistler bu tesislerde gerekli hizmeti alamadığında bir daha ilimize gelmesi düşünülmesi zor.
Milyon dolarlık yatırımların ilimize yapılması sevindirici ancak hizmet yeterliliğinin tam olarak bulunmaması ise üzüntü vericidir.
İnsanlara verilen hizmet sınırsız ve kusursuz olmalıdır.
İnsan odaklı çalışmakta olan hizmet sektörlerinde gerek kalifiye eleman sıkıntısının gerekse diğer sorunların bir an evvel ortadan kaldırılarak hizmetlerin kusursuz ve tam olarak yapılması gerekmektedir.
En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır.
GÜNÜMÜZDE SİYASET
Ordu Büyükşehir oldu olacak derken nihayet büyüdük.
Yerel seçimlere üç ay kaldı, Başkan adayları da sessiz sedasız gidiyor, pek sesleri çıkmıyor , seçmende heyecan yok .
Bazı partilerin Altınordu Belediye başkan adayları henüz belli olmadı bekleyiş sürüyor.
İktidar partisinin Büyükşehir adayı kim oldu , olacak derken nihayet Büyükşehir Belediye Başkan adayı belli oldu.
Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı çok konuşulur oldu , kulaktan kulağa her gün yeni bir fısıltı haberleri uyuduk uyandık , yok şu aday olursa kazanır, yok şu olursa mevcut başkanla yarışır, yada filanca olursa hiç kazanma şansı yok , dedik durduk , esnafta iş yok güç yok , sokaklar işsiz dolu , ekonomi durgun seyrediyor , işi gücü unuttuk , her gün birilerini Belediye başkanı yapıyor ertesi gün onu indirip , bir başkasını Belediye Başkanı yapabilir duruma geldik.
Dünyanın en fakir ve işsiz ülkelerinde bile bu kadar siyaset konuşulmaz , çünkü fakir ülke vatandaşları geçim derdine düşmüş , akşam eve götüreceği ekmeğinin hesabını yapar durumdadır onlar için kim seçilmiş çokta umurlarında değil.
Bizde ise tam tersine hem geçim derdindeyiz, hem de mangalda kül bırakmıyoruz bu işler konuşmakla, bilgi kirliliği yaratmakla olmuyor.
Bizler şunu iyi düşünmeliyiz Ordu ya , kim daha iyi hizmet verir bunu belirler , sandık önümüze geldiğinde de tercihimizi kullanırız.
Her zaman birilerini yerden yere vurduk , birilerini de göklere çıkardık yere vurduğumuzda , göklere çıkardığımızda , Ordu’ nun insanıdır.
TURİZİMDE BEKLENTİMİZ YOKMU ?
Aralık ayının en soğuk gününde bu otelde kalın yaşamadıklarınızı yaşayın.
Otele arabanızla gittiniz karda kışta ,saatlerce otopark yeri arar bir görevli bulamazsınız.
Otel girişinde kapıda sizi karşılayan bir görevli bulamazsınız.
Otel restaurantında yemek yemek isterseniz ortam soğuk üşürsünüz.
Otel kaloriferleri yeterince yanmaz adeta donarsınız.
Odanızda sabah uyandığınızda kaloriferler sönmüş oda buz gibi.
Sabah kalktınız kahvaltınızı yaptınız hesabınızı ödediniz, bir daha bu otele gelmemek üzere , çıkış kapısına yöneldiniz sizi uğurlayan ve yine bekleriz diyen bir görevli bulamazsınız çünkü artık sizden beklentisi yoktur o otelin , otelin merdivenlerinden kayar kayar gidersiniz.
Bu otelde bir daha kalmamanız için sanırım bunlar yeterlidir.
Daha önceki yazılarımda da yazdım Ordu nun geleceği turizm kenti olmasındadır, yıllardır turizm diye bas bas bağırdık durduk biz söyledik biz dinledik, turizm denince, ilk akla gelen konaklama tesisleri ve hizmetleridir.
Ordu da konaklama tesislerinin hizmetleri yeterlimidir , bence asla .
Otel girişlerine ve tabelalarına takılan yıldızlarımı hizmet verir ,yoksa işletmeci ve yöneticilerimi hizmet sunar , tabii ki önce işletmeci sonra iyi bir yönetici olmak gerekir ister beş, ister on yıldız olsun , isterse hiç yıldızı olmasın ,misafirin Ordu dan götüreceği tek şey ilimizden aldığı izlenimleridir.
İlimize gelen misafirlerin Ordu dan ayrılışlarında ilimize bakış açıları olumsuz yönde ise yazıklar olsun böyle işletmecilik yöneticilik ve konukseverlik anlayışına böyle giderse turizm de daha çok bekler bekler durursunuz.
Bu tarz hizmet anlayışı ile hizmet eden otel zarar etmeye mahkumdur bu nedenle kaloriferler yeterince yanmaz, yeterli personel bulunduramaz, bulundurduğunuz personele de hizmet içi eğitimleri aldıramazsınız ve bekler bekler durursunuz
Esnafın Oteli esnafın ayağını kaydırıyor
Geçen hafta İl dışından misafirim gelmişti, en yakın yer olarak seçtiğimiz TESK Otelde konaklamasını tavsiye ederek otelde konaklaması tavsiyesinde bulundum.
O günün akşamında , üst kattaki restaurant bölümüne dört kişi ile birlikte yemek yemek için gittik , dışarıda kırk cm kar var lapa lapa kar yağıyor restaurant bölümünde kaloriferler yeterince yanmıyor içerisi soğuk oturduğumuza da pişman olduk , bu nedenle fazla oturmadan kalkmak zorunda kaldık otelden ayrılmak için çıkış kapısına geldik merdivenlerde serili kırmızı halı yer yer toplanmış kaymış ve üzeri karla kaplı haldeyd, bizde toplanmış halının üzerinden inmemizin tehlikeli olacağını düşünerek halı olmayan merdivenlerden inmek istediğimizde her adımını merdivene atan kendini yerde buluyordu peş peşe dördümüz birden düşerek yere kapaklandık merdivenler granit kaplı kar ve buzlu hiçbir tedbir alınmamış görevliler keyfi aleminde , etrafta görevli yok biz kazasız belasız yerden kalkarken camdan bakan görevlilere dualarımızı da esirgemedik.
Misafirimi otelde bırakıp ben otelden ayrıldım , ertesi sabah misafir arkadaşım sabah kalktığında otelin kaloriferlerinin yanmadığını görevlilere söylemiş sonuç aynı, bana da kaloriferin yanmadığını söyledi, asıl utanması gerekenler ortalıkta yoktu , ama ben ciddi anlamda üzüldüm ve utandım ,bu kar kış günü odalarda kaloriferleri kapatmak akılcı bir iş değildi , bir haftalığına konaklamalı gelen misafirimi o gün TESK Otelden alarak bir başka otele konuk etmek zorunda kaldım.
Esnafın oteli diye gittiğimiz , görünüşü bina yapısı ve tabelasındaki dört yıldızına aldandık , otelcilik anlayışından uzak ilkel şartlarda otelcilik anlayışı ile hizmet vermeme gayreti içinde olanlar yazık etmişler otelciliği.
TESK otel tabelasında dört yıldızı var , değil dört yıldızlı otel olmayı , ancak benzeri varoş semtlerinde bulunan otel konumundakilerle hizmetleri aynı konumdalar.
Hizmette sıfır noktada bulunan , TESK Otel ve Restaurant , asıl işi üyelerine hizmet vermek iken , üyelerin sorun ve problemleri ile yakından ilgilenmek yerine asıl amaçlarının dışında , ticari faaliyette bulunarak yaptıkları işi de , otel ve restaurant düğün salonu işletmeciliği anlayışından uzak bir anlayışla hizmet vermeye çalışmaktadırlar .
TESK Otel bu anlayış ve hizmetle zarar ediyor ki otelin kaloriferleri yeterince yanmıyor ve sabah kalktığınız da kaloriferler kapatılmaktaydı.
İlimize gelerek bir hafta konaklamayı düşünen ve otelinize yerleşen ve ikinci günde otelinizi terk ederek bir başka otelde konaklamaya devam eden misafire neyi anlatacaksınız .
Yıllardır Ordu daki beklentimiz turizm diye bas bas bağırdık ama sonuç turizm tesislerinde hizmet sıfır.
Bu hizmet Ordu Turizmine de zarar vermektedir.
İlimize gelerek TESK otelinizde konaklayan misafirlerin İlimiz hakkında daha fazla olumsuzluklar yaratmaması açısından Otelcilik sizin işiniz değil bu işi bırakın asıl işinizi yapmaya devam edin , inatla yapmak arzusu içindeyseniz ilimiz ekonomisine zarar vermektesiniz .
TESK yöneticileri beyler , bu tür kurumlar kimsenin babasının malı olmadığı gibi kimsenin de saltanat köşkü değildir.
Yıllardır hizmet kusuru olan ve hizmetlerini yapamayan kurum ve kuruluşları eleştiriyorum aksine sözü olan varsa cevap haklarını da kullanabilirler.
Asıl sözüm TESK otelin yöneticilerinin , aslolan olan işlerini yapmalarını tavsiye ederken takdiri Esnaf ve Sanatkarlar Odasının değerli üyelerine ve kamuoyuna bırakıyorum
Okul yeri bulamayan Başkan
TOBB tarafından Ordu ya yapılması planlanan Endüstri meslek lisesi yapımı hususunda arsa arayışında bulunan Ordu Ticaret ve Sanayi Odası başkanı, okul yeri için arsa bulamadıklarını defaten basın açıklamaları ile açık açık beyan etmiştir.
Organize sanayi bölgesinde bulunan arsayı okul yapım yeri için defalarca talep etmişse de sanayici başkanın isteklerini veto ederek talebi reddetmişlerdir.
Daha önceki yazılarımda da yazdım oda başkanına ama yazdıklarımı dikkate almamış olacak ki sanayici okul yeri için arsa tahsisi yapmayacaklar dedim.
TOBB nin yapacağı okul için arsa bulamayınca, oda başkanı başbakanın Ordu ziyaretinde konuyu Başbakana taşıyacağını ifade etmişti.
Şimdi merak ediyorum oda başkanı okul yeri bulamadığını , var olan arsayı da sanayicinin Okul yeri olarak tahsis etmediğini Cumhurbaşkanın Ordu ziyaretinde konuyu sayın Gül’e iletti mi kamu oyu merakla bunun cevabını beklemektedir.
Başkan çaresini bulmuş galiba arsa bulamasam eski okulu yıktırır yenisini yaptırırım diyor evet yıkmak sizin işiniz ama okul yapmak Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin işidir.
Oda başkanı yapılması planlanan okulu Ordu Ticaret ve Sanayi Odası yaptırıyormuş gibi lanse ederek para var okul yeri yok gibi kamuoyunu yanıltıcı beyanatlarda bulunarak üyelerini yanıltmaktadır.
Kamuoyunda kendisini ön plana çıkartarak bu tür söylemden uzak durmayan başkan önce kendi başkanlık yaptığı Ordu Ticaret ve Sanayi Odasına bakmak gerekir şehrin ve pazar yerinin ortasında kalmış günümüz teknolojisinden uzak içler acısı bir durumdayken, madem para var okul yeri yok gibi beyanatlarda bulunuyorsan , madem para varsa önce üyelerine yeni bir hizmet binası inşaatına başlaması gerekir.
Konu oda binasına gelince yine yazmadan duramadım , eski sebze ve meyve halinin bulunduğu arsaya oda binası yapılması için plan proje çizildi bunun için mimara yaklaşık yüzbin lira para ödemesi yapıldı , daha sonra yapılan proje oda meclisinin gündemine gelince uzun tartışmalara neden olan proje rafa kaldırılarak yeni proje çizimi yapılması için karar alınarak yeni proje çizilmesine başlandı bunun içinde sanırım elli bin lira daha ek proje bedeli ödenir.
OTSO yu gerek yurtdışı gezi harcamaları gerekse bu tür tutum ve davranışları ile zarara uğratan başkan sanırım en kısa sürede oda inşaatına başlar, inşaat yapım işlerini de yandaşlarına verir, bizde bunun takipçisi olup kamuoyuna bilgilendireceğiz.
GÜLE GÜLE GÜL
Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 31 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı olarak ilk defa Ordu ilimizi ziyarete geldi hoş geldiniz sefa geldiniz.
Dile kolay 31 yıl sonra ilk defa bir Cumhurbaşkanı Orduya geliyor ve Ordu bayram ediyor. Cumhurbaşkanımız adına 52 bin adet fidan dikiliyor, Ünye Fatsa ve Ordu da halka hitaben konuşma yapıyor alkışlamak isteyenler alkışlıyor.
Halka hitaben konuşmasını televizyondan izliyordum konuşmasının bir kısmında tüm Türkiye yi adım adım ziyaret edeceğini belirtiyor yolunuz açık olsun Cumhurbaşkanım .
Sayın Cumhurbaşkanı bu görevini 2007 yılından beri yürütmektedir .
Cumhurbaşkanımızın görev süresi dolmak üzereyken yerel ve genel seçimler öncesi sanki siyasi bir partinin Cumhurbaşkanıymış gibi Türkiye yi adım adım dolaşması doğrumudur bilemem , ama bu zamana kadar tüm Türkiye yi dolaşması gerekiyordu, Ordu 31 yıl sonra bir Cumhurbaşkanını ağırladıkları için takla atıyor beklide Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca Cumhurbaşkanlarının gitmedikleri iller vardır oda ayrı bir sorun.
Cumhurbaşkanımızın bir yeri ziyaret etmesi gayet doğal bir durumdur, ülkenin en ücra köşesinde , köyünden mezrasına kadar gidip görmesi, halk arasında memmuniyet verici bir durumla karşılanır , her gittiği yerde halk bağrına basar , daha fazla sevgi toplar, daha fazla kendisine güven duyulur bu bir gerçektir, ancak bana göre gezinin zamanlaması çok önemlidir, Belediye başkan adayları sokağa çıkmış seçim çalışmalarının yapıldığı bu zaman olmamalıydı.
Daha geçenlerde Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili Orduyu ziyaret etti bizim Cumhurbaşkanımız 31 yıl sonra Ordu ya yeni geliyor.
Cumhurbaşkanımızın kendi görev süresinin dolması , önümüzdeki yerel ,ve genel seçimlerin öncesindeki ziyaretlerini manidar bulmuyorum .
Hoş geldin sefa geldin Cumhurbaşkanım, 31 yıl sonra 2044 yılında Ordu yu bir Cumhurbaşkanın tekrar ziyaret etmesi dileklerimle güle güle GÜL.
OTSO Başkanı Sanayici den VETO yedi
TOBB Türkiye odalar birliği ve Ordu Ticaret ve sanayi Odası arasında imzalanan protokolle Ordu ya Endüstri Meslek Lisesi binası yapılması planlanmaktaydı , ancak okul yeri belli olmadan Ticaret odası seçimleri öncesi apar topar protokol imzalandı ve okul yeri yılan hikayesine döndü.
Ordu da tek okul yapılacak Organize sanayinin içindeki arsamıdır, başkan bu konuya takmış bir kere , ben bu konuyu defalarca köşemde yazdım yazmaya da devam ediyorum.
OTSO Sanayicine ve üyelerine meydan okurcasına Ordu da sanayici yok , Ordu tefecilikte ilk beşin içinde, siz derseniz , havale makamı gibi Sanayiciyi Allaha havale ederseniz sanayici size neden arsayı tahsis etsin ki , üyesiyle barışık olmayan üyesine ateş püsküren ilk ve tek oda olma özelliğiniz var.
Başbakanın Ordu ya gelişinde sanayiciyi şikayet edin ki belki arsayı size tahsis ederler oda başkanları görevleri süresince siyasi davranmamalı , siyaseti ağzına almamalıdır okul yeri bulamadım başbakana konuyu aktaracağım demek oda başkanının görev acizliğini göstermektedir ağlamayın size emzik veren olmaz.
Mevcut oda başkanının geçmiş siyaseti ve şimdiki siyasi görüsü bellidir , ancak bunu oda başkanlığı döneminde açık acık deklere edemezsiniz. Oda siyasi yer degildir.
Okul yeri bulamadıysanız sokağa çıkın arsa sahiplerinden bağış arsa isteyin ama buna yürek ister.
Sayın başkan havaalanının isminin ne olacağı size mi düştü yok ismi şu olsun yok bu olsun , sizler asli görevinizi yaparak can çekişen ekonomide üyenizin esnafın halini görünüz , tuzu kuru olanlar nemli tuzla uğraşmazlar ancak bundan sonra gitseniz de nafile çünkü sanayici ve üyeniz sizi ve sesinizi duymak istemiyorlar.
Bu nedenle ki Okul yeri tahsisi için Organize sanayi müteşebbis heyeti bir kez daha okul yerini size tahsis etmeyerek talebinizi veto etmiştir.
Sayın Başkan daha önce defalarca yazılarımda yazdım sanayici size okul yeri vermeyecek dedim ve gerekçelerini de yazdım siz halen ısrar ediyorsunuz veto yemeyi seviyorsunuz galiba.
Bugünde yazıyorum yarında yazacağım siz olduğunuz müddetçe sanayici o arsayı okul yeri olarak tahsis etmeyecektir.
Sayın başkan sizin için Ordu ya yapılan yatırımlar daha önemliyse siz OTSO başkanlığından istifa edin sanayici okul yerini tahsis edeceği kanaatindeyim , asıl sorun okul yeri değil asıl sorun sizsiniz.
Geçmiş beyanatlarınıza açıklık getirip sanayici ve üyelerinizde barışık olursanız daha iyi olacağını umuyorum, bundan sonra isiniz zor , siz sanayiciyi ve üyelerinizi temsil edemiyorsunuz.
Sanayici de bunun bilincinde zaten
Sağlıcakla kalınız
Merhaba Sevgili okuyucularım
Malum seçimler yaklaşıyor aday adayı reklamları yavaş yavaş mide bulandırmaya başladı sadece reklam olsun diye filanca partiden aday adayı,, be kardeşim kimsin, nesin ,nerden , çıktın nerde yaşıyordun, ben elli altı yıldır Ordu da yaşıyorum aday adayının adını bile duymadım kim bunlar, yok büyükşehir belediye başkan aday adayı , yok Altınordu belediye başkan adayı , sizler kendi reklamlarınızı yaparken sizin mensubu olduğunuz partiye oy verecek olanlarda midesi bulanarak sizlerin adayınıza oy vermeyecektir.
Belediye başkanlığı için aday adayları önce aynaya bakmalı Ordu lu olmak ayrı bir şey belediye başkanlığı ayrı bir şey siz bunca sene Ordu dışında yaşayıp Ordu nun sorunlarına çare olamazsınız Ordu yu ne kadar tanıyorsunuz Ordunun sorunlarının tamamını biliyor musunuz , çare olmak için Önce Ordulu olmak sonra da Ordu da yaşamak lazım.
Bekleyelim görelim aday adayları birer birer çıksınlar ama seçmeninin midesini de bulandırmayın .
Kaş yaparken göz çıkartmayın, bunu önce siyasi parti il başkanları dikkate alarak hassas davranmaları gerektiği inancındayım.
Sağlıcakla kalınız
ORDU DA SANAYİCİ YOKMUŞ
Merhaba sevgili okuyucular yazıma bu şekilde bir başlıkla girdim ama bunu ben demiyorum.
Geçtiğimiz günlerde gazete manşet haberlerinde Ticaret ve Sanayi Odamızın başkanının beyanatı vardı ORDU da sanayici yok diyor.
Odanın binlerce üyesi var maşallah hepsi keyfi aleminde ne sesi çıkar nede sorununu dile getirir, demek ki hiçbir sorunları yok sesleri de çıkmıyor diye düşünüyorum.
Üye hakkını aramalıdır ,haksızlıklara göz yummamalıdır, hakkında yapılan olumsuz eleştirilere de cevap vermelidir diye düşünürken aslında konu öyle değilmiş.
SANAYİCİ BAŞKANI TANIMIYOR
Ticaret ve Sanayi Odası sanayiciyi karşısına almış vur Allah vur Sanayiciye tefeci dedi, Allaha havale etti, daha neler neler ,sanki Allaha havale makamı gibi , kanarya sevenler derneği gibi oda yönetiliyor , okul için yer bulamadım diyor, sanayiciyi ve Ordu yu Başbakana şikayet edeceğim diyor.
Elinden geleni ardına bırakma.
Oda kimsenin ego tatmin yeri olmadığı gibi kimsenin babasının malı da değildir.
Oda sanayicisine ve üyesine kucak açmalıdır.
Makamlar gelip geçicidir, Allah selamet versin biz ne başkanlar gördük kimseye baki kalmadı sizede baki kalmayacak ancak yarın yaptıklarınla anılacaksınız eğer bir kişi de hırs aklın önüne geçiyorsa , başarısızlığa doğru gidiyor demektir.
Sanayici artık sizi muhatap alarak cevap bile vermiyorlar, siz işte burayı anlayamıyorsunuz.
OTSO OKUL YERİ BULAMIYOR
OTSO Başkanı Organize sanayi bölgesindeki arsaya Endüstri Meslek Lisesi okulu yapımı için girişimlerde bulunmuş, TOBB ile protokol imzalamıştır.
OTSO okul yapımı için protokol imzalamadan önce mevcut arsanın İl Milli Eğitim müdürlüğüne tahsis edilmesini talep edilmiş, ancak Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Teşekkül heyeti talebi reddetmişti. Hal böyle iken okulun yeri net olarak belirlenmeden, okul yeri bulunmadan apar topar Ankara’ya giderek TOBB ile protokol imzalamanın ne anlamı ve gereği vardı. Bunu anlamak mümkün değil.
Sayın başkan Organize Sanayi Bölgesindeki mevcut arsayı Müteşebbis
Teşekkül heyeti size tahsis etmediler. Şimdi mutlaka (B) planınız vardır
Sayın OTSO başkanı , yaklaşık altı aydan fazla bir zamandır okul yeri bulamadığından yakınmaktadır.
Sayın başkan sizin yanlış hesabınız Bağdat’dan döndü.
Aslında Organize Sanayi bölgesindeki arsaya Ordu Ticaret ve Sanayi Odası yeni hizmet binası yapılması gerekiyordu .
Sanayicilerle bire bir görüşmeler yapılıp sanayicilerin fikirlerinden faydalanıp daha iyi birliktelikli yol kat ederdiniz oysa siz sanayiciyi karşınıza alarak geçmiş dönemde sanayiciyi Allaha havale ettiniz, Ordu tefecilikte ilk beşinci sırada diyerek üyelerinize karşı bu şekilde tutum içinde bulunarak beyanatta bulunursanız sanayicilerinde size okul yeri vereceklerini mi bekliyorsunuz.
Sayın Başkan isteseydiniz gerçek anlamda bunu başarabilirdiniz ama ne mümkünkü OTSO başkanı olarak siz sanayicinin ayağına gitmez derdini dinlemez sorunlarına ortak olmaz bu yüzden olacak ki bir türlü sanayicilerle yıldızlarınız uyuşmadı bu vesile ile sanayicisini tanımayan oda başkanını sanayici hiç tanımadı.
Bundan sonra sanayicilerle görüşmeler yapsanız da nafile.Ekonominin lokomotifi olarak değerlendirilen sanayiciyi yok sayarsanız gün gelir sanayici ve esnaf sizi tanımazlar.
Sayın OTSO Başkanı gazete beyanatlarınızda okul için yer bulamadık diyerek ağlayıp duruyor niye dert yakınıp durmaktasınız OTSO ağlama ve dert yanma yeri değildir.
Ordu nun bütün sorunları bitmiş gibi okul yeri bulamadık diye yakınıp duruyorsunuz ,o zaman minareyi çalan kılıfını hazırlar, önce okul yerini bulur sonra protokol imzalardınız olur biterdi.
OTSO Başkanlık seçimleri öncesi ,seçimlerde kullanmak için apar topar okul yapımı için protokolu imzalarsanız olacağı bu olur .
Bunun adı dereyi görmeden paçayı sıvamaya benziyor.
Bana göre sanayicilere tahsis edilmiş bir arazinin içinde bulunan arsaya OTSO yeni hizmet binasının yapımı yakışırdı .
Organize sanayi deki arsayı OTSO adına tahsis etme imkanı varken eski sebze ve meyve halinin arazisine yaklaşık iki milyon TL para ödediniz yazık değimlidir , üyelerinizden icra yoluyla tahsil ettiğiniz paraları nasılda keyfiyete binaen harcamada bulunuyorsunuz.
Sayın OTSO başkanı okul yapımı için arsa bulamayınca saldırmaya başladı.
Sayın Başkan konuyu Ankara ya taşıyacakmış Başbakan Aralık ayında Ordu ya geldiğinde durumu izah edip ben okul yeri bulamadım diye dert yakınıp şikayette bulunacakmış.
Sayın OTSO başkanı kimi kime şikayet edeceksiniz Sayın Başbakana Sayın Valimizi mi , vekillerimizi , sanayicilerimizi şikayet edeceksiniz .
OTSO yu ne hale düşürüyorsunuz buna kargalar bile güler.
Zaten bundan sonrada Organize sanayi bölgesi Müteşebbis Teşekkül heyeti size kesinlikle okul yeri için arsa tahsisi yapmayacağı inancındayım.
Kaldı ki bundan sonra Sanayici Odadan ayrılıp kendi Sanayi Odası nı kurma çalışmalı ile ilgili faaliyette bulunacaklarını hissetmekteyim artık Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının Sanayicileri temsil edemediğinin farkına varmışlar geç bile kalmışlar.
Sağlıcakla kalınız .
OTSO NUN DÖRT YILLIK RAPORU
İşte ORDU TİCARET VE SANAYİ ODASI
SELAMİ GÜRSOY
Yaklaşık dört yıl önce Ordu Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri yapılarak başkan ve komisyonlar seçildi ve hizmet süreleri doldu 2013 Yılı Haziran ayının 8 inde meslek komiteleri seçimleri , ardından odanın meclisi oluştu kendi aralarında meclis başkanı ve başkanlık seçimi yapılarak, meclis başkanı değişerek oda başkanlığı için eski başkanla yola devam kararı aldılar inşallah Ordu muza hayırlı olur.
OTSO Geçmiş dört yıllık sürede bakalım neler yapmış.
OTSO Ordu spora otobüs almak için 100 bin TL para sözü verildi , ancak sözünü yerine getiremeyince , kamuoyunda büyük eleştirilere neden oldu.
OTSO Odanın mevcut bütçesiyle eski sebze meyve halinin eski yerindeki arsayı satın aldı; Binayı yapmayı seçim öncesi malzeme olarak kullanmaya başladılar yarım kalan hizmetleri tamamlamak üzere tekrar adaylık.
OTSO Siyasete alet edinmek istendi; ORDU – GİRESUN Havaalanın ismini değiştirmek isteyerek Başbakanın ismini vermek istedi .
OTSO Basın açıklamasıyla sanayiciyi Allaha havale etti.
OTSO Basın açıklamasıyla Ordu tefecilikte beşinci sırada yer alıyor beyanatında , bulunarak kendi üyelerini suçladı.
OTSO Ekonomik krizle boğuşan üyelerinin sorunlarını dinleme nezaketinde bulunmayarak ülke ülke gezerek gününü gün etti.
OTSO Ekonomik krizle boğuşarak zor günler geçiren üyelerden bazıları aidatlarını ödeyemez duruma düşerek , OTSO tarafından icraya verilip mal ve eşyalarına haciz işlemi yaptı.
OTSO Yeni hizmet binası yapımı projesi için , proje yarışması düzenledi , proje yarışması için mimar , mühendislerden oluşan, komisyon kuruldu kurulan komisyonda birinci gelen proje meclis gündemine dahi getirilmeden rafa kaldırıldı , yandaş bir firmanın projesini meclise getirerek 26 kişinin evet oyu ile meclisten geçirilerek proje bedeli yaklaşık 80 bin TL firmaya ödeme kararı alındı .
OTSO Gülyalı ya yapılması planlanan çikolata parkı için 550 bin TL vermek için seçim sonunu bekliyordu. Bakalım verecek mi ?
OTSO Fakir öğrencilere verilen bursları kaldırdı burs için verilecek paralarla burs verilmesi yerine ülke ülke gezmeyi tercih ettiler .
OTSO , TUR şirketi gibi hareket ederek , üyelerinden toplanan aidat bedelleri ile ülke ülke gezerek tatil yaptılar .
OTSO Dört yıllık görev süresinde.
İTALYA,da Floransa ,Roma , Pisa ,Venedik, Vatikan
MACARİSTAN, da Budapeşte
AVUSTURYA, da Viyana
ÇEKCUMHURİYETİ, nde Prag
SLOVAKYA
GÜRCİSTAN , da Batum
İSPANYA , da Madrid,Toledo, Granada, Barselona
İtalya da Vatikan da papa ziyareti , Pisa kulesi , Venedikte sandal sefası
Avusturya da , Viyana da Kilise ziyareti
Çek cumhuriyeti nde, Katedral ziyareti
Gürcistan da, Batumda casino ziyareti
İspanya da , Elhamra sarayı ziyareti
Seyahatlerin giderleri OTSO Bütçesinden, üyelerinden icra ile alınan paralarla üye aidatları ile ödenmiştir.
OTSO nun bundan sonraki dört yıllık görev süresinde kaldıkları yerden devam ederek öncelik bir dünya turu düzenlemeliler.
OTSO Bu dönem dört yıllık görev süresinde neler yapacak üyelerine ve sanayicisine hangi katkılarda bulunacak önümüzdeki günlerde bekleyip hep birlikte göreceğiz. Bana göre kaldıkları yerden Dünya turuna devam edecekler Ordu esnafı ve Sanayicisi kan kaybediyor.
DUYARSIZ TOPLUM OLDUĞUMUZDAN BAKIN NELER OLUYOR.
UYUYAN TÜRKİYE
Selami Gürsoy
Banka-müşteri ilişkilerini yeni baştan düzenleyen değişiklikler, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) rehberliğinde 1 Eylül 2013 tarihinde uygulamaya giriyor. Türkiye Bankalar Birliği, 1 Eylül’de yürürlüğe girecek tebliğin nasıl uygulanacağına ilişkin ayrıntıları yazılı bir açıklama ile duyurdu. Tüketici dernekleri ise bankaların yeni tebliğ ile artan şikayet sayısını düşürmeyi planladığını, ancak yeni tebliğin müşteriden çok banka lehine düzenlemeler içerdiği görüşünde.
Bankalar ile bireysel müşteri ilişkilerinde 1 Eylül 2013 gününden itibaren yeni bir dönem başlıyor. Bu tarihte yürürlüğe girecek tebliğ uyarınca bankalar faiz ve ücrette yapacağı değişikliği 30 gün önceden müşteriye bildirme ve onayını alma mecburiyetinde iken, müşteriye de 15 gün içinde vazgeçme hakkı geliyor. Müşteri vazgeçme hakkını kullandığı takdirde banka, bu hizmeti vermeyi durdurabilecek.
Yeni düzenlemeye göre
1 Eylül 2013 gününden itibaren, bireysel bankacılık işlemleri sözleşmesinin imzasından sonra sözleşmeye konu bütün bankacılık ürün ve hizmetleri için ayrı birer form düzenlenecek. Bu formlarda müşteriden tahsil edilecek faiz, ücret tutarları, bunların tahsil yöntemi, geçerli olduğu süre, geçerlilik süresi sonunda yapılacak değişikliğin tutarı ya da oranı veya değişikliğin hangi esasa göre yapılacağı yer alacak. Bankaların ortak olarak kullanacağı bu formlar, banka ve müşterisince imzalandıktan sonra bir nüshası müşteriye teslim edilecek. Böylece müşteri bir hizmete ödeyeceği toplam masrafı ve masraf türlerini bilecek.
İmzalanan sözleşmeye konu ürünün kullanılmaya başlamadan önce müşteri talebinin alınması mecburi. Müşteri talebinin yazılı olması esas, ancak talep ATM, SMS veya telefonla da alınabilecek.
Faiz ve ücretlerdeki değişiklik müşteriye en az 30 gün önce etkin bir yolla bildirilecek. Bu bildirim üzerine müşteri 15 gün içinde zamlı ürün veya hizmeti kullanmaktan vazgeçebilecek. Bu hakkın kullanılması halinde müşteriden yeni döneme ilişkin olarak ilave faiz veya ücret talep edilemeyecek. Müşteri vazgeçme hakkını kullandığı takdirde banka bu hizmeti vermeyi durdurabilecek. Bir takvim yılı içinde, ücret, masraf ve komisyonlarda yüzde 20’nin üzerinde artış öngören değişiklikler için ayrıca talep alınacak.
Artış oranının yüzde 20’nin altında olması halinde müşteriye bilgi verilecek.
Havale, EFT gibi anlık işlemlerde, işlem yapmadan önce bilgilendirme yapılacak.
Yeni hakem heyetlerinde BDDK ve TBB üyesi temsilciler de olacak. Heyetlerin 2 bin liraya kadar müşteri lehine kararlarına bankalar için uymak mecburi.
Başvurunun hakem heyetine iletilme süresi, şikâyete konu işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren 1 yıldan 2 yıla uzatıldı. Banka cevap tarihinden itibaren müşterinin hakem heyetine başvuru süresi 30 günden 60 güne çıkmıştır.
Tebliğ hükümlerine uymayan bankalar hakkında, TBB Yönetim Kurulu’nca 2 bin liradan 20 bin liraya kadar idari para cezası verilebilecek.
Bankalar, internet sitesinde Müşteri Hakem Heyeti internet sayfasına bağlantı vererek müşteriyi bilgilendirecek, şubelerde şikayet formu bulunduracak.
Banka, hizmeti durduramaz’
Anayasa, Tüketici ve Borçlar Kanunu ile tüketiciye tanınan haklar, bankaların tebliği ile geçersiz hale gelemez. Tebliğdeki en büyük eksiklik, bankayla zorunlu olarak yapılan işlemlerden alınan komisyon ücretlerinin göz ardı edilmesi.
Örneğin bir öğrenci harcını yatırırken kendinden bir hizmet bedeli alınması doğru değil. Bunlarla ilgili tebliğde bir düzenleme yok.
Devletin bankayla yapılmasını zorunlu tuttuğu işlemler var.
Zamlı ücreti beğenmeyerek vazgeçme hakkını kullanan müşteriye verilen hizmeti banka durdurabilecek.
Bu kabul edilemez, hizmeti durduramaması gerekir.
Örneğin ben 3 yıllık kredi kartımın aidatını kabul etmeyebilirim ve sözleşme
bitene kadar bu hizmet durdurulamaz.
4077 sayılı kanun mal ve hizmetin satışından kaçınılmasını yasaklıyor.
Tebliğle ‘bozacının şahidi şıracı’ durumunun ortaya çıkmasına tüketiciler olarak izin vermemeliyiz.
UÇAKTA YER YOK.
Tüketemeyen Tüketici
İnsanoğlu doğumundan ölümüne kadar tüketicidir. Temel ihtiyaçlar ve keyfi ihtiyaçları vardır.
İnsan olarak kapitalist toplumlarda keyfi ihtiyaçları yönlendirmede ilk sıraları alıyoruz.
Özellikle reklam pompalaması yapılan bir ürünü öncelikli tercih edebiliyoruz. Ancak temel tüketim ürünlerini zaruri olduğu için almak durumunda kalıyoruz. Özellikle bizim toplumumuzda ekmeksiz sofra olmuyor, tanesi beş lira da olsa sesimiz çıkmıyor. Son zamanlarda öyle oldu ki Türk toplumunun kafası iyice karışmaya başladı. Ekmekte de bir bakıyorsunuz federasyon fiyat artışı yapıyor ama illere göre rakam değişiyor. İzmir’de zam yapılmıyor.
Keza ette de bir yılda artış yüzde yüzü buluyor. Nedir bu böyle kafa karıştıran konu, kimse net cevabını veremiyor.
Bilinen o ki birileri rakamlarla istediği gibi oynayabiliyor.
Bazı ürünlerde karışıklık olursa haberlerle öğrenebiliyoruz ya fiyatını sorgulayamadığınız şeylere ne demeli.
REKLAMLAR KANDIRICI
Telefon konuşmaları , İster evden ister cepten, kim bunu belirliyor , bir yığın kandırıcı reklamlar , GSM şirketleri tüketiciyi söğüşlemeye devam ediyor, değişen ne ki .
Al birini vur ötekine, sadece ‘alo’ yu mu konu ediyoruz , hayır akaryakıt fiyatları da aldı başını gidiyor 5 liraya az kaldı, Devlet bile gözünü tüketicinin cebine dikmiş. Özel sektör tüketiciye acırmı .
Bir zamanlar tekstilde çok tatlı kazançlar vardı. Ne oldu,küt diye başka ülkelere gitti, fabrikalarımız iflas.
Üç çorabı 1 liraya almaya başladık. Ha bakmayın hala bazı marka dükkânlar bir çoraba 45 lira istiyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye’de zaman içinde bazı şeyler yerine oturacak. Demokrasinin yerleşmesi gibi, piyasanın da oturması zaman alacak.
Burada önemli olan, bireyin duruşu, tavrı, tepkisi.
Peki biz tüketici olarak ne yapıyoruz , görünen o ki, duyarsızlık devam ediyor.
Boykot denen mekanizmayı nedense çalıştırmıyoruz.
Mecbur muyuz akşama kadar telefonla konuşmaya. Mahkûm muyuz GSM şirketine. Hayır.
Zamlanan bir ürünü almak ve yemek zorunda mıyız, hayır. İki hafta almayalım bakalım kime satacılacak .
Hakkını arayan kim var , yollara düşen sivil toplum örgütleri nerede, et, domates, ekmek bunlar toplum sorunu değil mi, antik hamam için bayrak açanlar ithal süt tozu için gümrüklere neden yürümezler , ayçiçeği yağına, palmiye yağını, zeytinyağına pamuk yağını karıştıranlar a , kim neden dur diyemez , suni televizyon tartışmaları varken ekmek kimin umurunda…
Bu gidişle bize yapılanlar az bile.
Gıda güvenliği ve Bağımsızlığına nasıl bakıyoruz
Tüketicinin gıda güvenliği bakış açısı
Hammadde, üretim, satış, tüketim süreçlerinde tüketicilerin evrensel haklarından, sağlık ve güvenliğin korunması, ekonomik çıkarların korunması, zararlarının karşılanması, bilgi edinmesi, temsil edilmesi, sağlıklı bir çevrede yaşaması haklarından hareketle, gıda maddelerini işlemeye yardımcı maddeler, gıda katkı maddeleri, gıda hijyeni, gıda güvenliği, güvenli gıda, kalite, izlenebilirlik, kalite kontrolü, tüketime hazırlama, etiket, reklam, denetim, süreçlerinin evrensel tüketici haklarına uygun bir biçimde sağlanması gerekliliği açısından, tüketici odaklı bir gıda mevzuatının tarladan, sofraya gıda güvenliği zincirinin tümüyle uygulanması gerekliliği bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.
Bu açıdan tarımsal işletmelerinde gıda mevzuatı kapsamına alınması önemli bir eksikliği giderecektir.
Gıda denetimleri özelleştirilmemelidir.
Gıda denetçileri alanlarında uzman Ziraat, Gıda, Kimya mühendisleri ile Veteriner hekimlerden oluşmalı, bu konularda örgütlü meslek odaları ile tüketici örgütlerinin uzmanlardan oluşan gıda ve sağlık komisyonların, dan yararlanılmalıdır.
Gıda denetçilerinin görev alanlarına ilişkin etkin düzenlemeler yapılmalıdır.
Kurulacak olan ulusal gıda kodeksi komisyonunda ilgili meslek odaları ile tüketicileri temsilcileri yer almalıdır.
Dış satımdan dolayı geri gönderilen ürünlerin yurt içinde tüketilmesini engelleyecek önlemler alınmalı ve düzenlemeler yapılmalıdır.
Tam donanımlı gıda laboratuar sistemleri başta gümrük kapıları olmak üzere, gerekli yerlerde kurulmalı ve ilgili meslek odaları ile tüketici örgütlerinin ücretsiz yararlanmaları sağlanmalıdır.
28/01/2002 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa gıda ve yem güvenliği tüzüğü çerçevesinde, AB ile uyumlu gıda ve yem güvenliğini sağlayacak bir sistemin kurulması gerekmektedir.
Dünyanın bir çok ülkesinde, haklı tüketici tepkileri nedeniyle yasaklanan transgenik ürünlerin ülkemize girişlerine engel olacak teknik ve yönetimsel alt yapıların hazırlanması gerekmektedir.
OH BE SANSÜRSÜZ YAZI
Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının düzenlemiş olduğu tatil seyahatlerine her yıl bir yenisi eklenince , oda meclis üyelerinden de tepki olunca birçok meclis üyesi İspanya tatiline katılmamışlar.
Tatil amacı dışında hiçbir amacı olmayan ve tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla üyelerden toplanan paralarla ülke ülke gezmektedirler.
OTSO binasını hepiniz bilirsiniz bilmeyenler varsa şehirde bulunan büyük postahanenin bitişiğindeki bina Çarşamba pazarının içinde kalmış
atıl görünümlü otoparkı olmayan berbat bir yerde günümüzde ileri teknolojiye ayak uydurarak gerek binasını , gerekse tüm alt yapılarını değiştiren ve zamana ayak uyduran bir çok Ticaret ve sanayi odası göstermek mümkündür.
Yıllarca eski binanın için de yapılan milyonluk tadilat ve onarımlar yapılarak
artık birilerine para kazandırmaktan başka bir şey değildir.
OTSO nun yapacak çok çok daha önemli işleri, varken ülke ülke gezmekten para artıramadıkları gibi bu nedenle kendilerini yenileme imkanlarıda bulunmamaktadır.
Her yıl yüzlerce öğrenciye burs verirken tatilden para kalmıyor diye geleceğin nesilleri gençlerimize verilen bursları , çok görerek iptal ettiler.
Amiri , memuru, müdürü, veya başkanı etkili bir kurumada istedikleri kadar para hibe edilebilmektedir.
Her yıl geleneksel olarak yapılan gıda yardımları bile Türkiye Odalar birliğinden gönderilen paralarla dağıtılmaktadır.
Ha gayret seçimler uzadı Mart ayına kadar zaman var.
Selami Gürsoy’un hiçbir yazısı sansürlenmemiştir bizim sitede . Sevgili yazarımızın dertlerini ve isteklerini en iyi şekilde yayınlamıştırız. Hayat gazetesinde ki yazıların sansürlenmesi benim alakam dışındadır)
HOŞ GELDİN OTSO / BIENVENIDOS OTSO
Ordu Ticaret ve Sanayi odasının üyelerinden toplanan paralarla , İspanya tatili düzenlediniz yediniz içtiniz, gittiniz geldiniz, hoş geldiniz.
Yiyip içtikleriniz sizin olsunda , kamuoyuna anlatırmısınız neler yaptınız
İspanyadan Orduya hangi yatırımlar gelecek hangi ikili anlaşmalar yaparak
ilimiz ekonomosine hangi katkıların sağlanması için çabalar sarfettiniz.
Ordu kamuoyu ve dörtbin üyeniz sabırla açıklamalarınızı bekliyor, yalnız yanlış beyanlarda bulunmayın lütfen İspanya seyahatinizi adım adım biliyoruz , gün be gün bende oradaydım sizin açıklamalarınızdan sonra bizlerde sizin tatilinizin nasıl geçtiğini kaleme alacağız ve kamuoyu ile paylaşacağız.
SALTANATA UZATMA.
OTSO nun Kasım ayında yapılması planlanan meslek gurupları ve başkanlık seçimleri ertelenerek Şubat Mart aylarında yapılacaktır yaklaşık yedi ay gibi bir zaman var şimdi sıra Amerika damı yoksa Dubai de midir ?
Her zaman söylemiş ve eleştirmiştirimdir görevini yapmayan üyesine faydası olmayan, odalar sadece masa koltuk makam sevdası yüzünden kendilerine fayadasının haricinde üyelerine hiçbir zaman faydası olmamıştır, odalar bunun aksini iddia eden oda varsa lütfen bağımsız bir anketör firmasına anket yaptırarak odanın hizmetlerinden memmunmusunuz diye üyelerine sorarlarsa sonuç %99.9 hayırdır yasalar bana müsaade etse ben kaydımı odalardan sildiririm ama maalesef yasalarla bağlanmışsınız asıl sorun burada zaten.
ODALAR KAPANMALIDIR
Tüm odaların üyelerine verdiği hizmet ve sağladığı faydaların araştırması yapılarak gerek ikdidar partisi üyeleri gerekse muhalefet partisi üyeleri odaların kapanması için TBMM sine yasa teklifi vermeliler.
Odalar para ve aidat almaktan başka ne yaparlar.
Öncelik ülke ülke tatil seyahatleri düzenler.
Yandaşlarına iş verir.
Mülkü varsa kiraya verir, arsa alır alır satar.
Otel çalıştır.
Restaurant işletmeciliği yapar.
Havuz işletmeciği yapar.
Üyelerden toplanan paraları, faize yatırır.
Üyelik belgesinden para alır.
Faaliyet belgesinden para alır.
Yandaş guruplara milyonluk bağışlar ve yardımlar yapar.
Daha yazamadığım yüzlerce kalem giderler ve harcamalar var.
Böyle odaları Allah başımızdan eksik eylesin.
İSPANYADAN SELAM VAR .
OTSO Çarşamba günü İspanyaya uçtu , Ordu Ticaret ve Sanayi Odası meclis üyesi bir arkadaşla yaptığım telefon görüşmesinde Madrid Cordoba Sevilla şehrinde olduklarını seyahatin güzel geçtiğini ifade ederek Ordu ya selamlarının olduğunu söyledi.
Ticaret ve Sanayi Odaları ve Esnaf sanatkarlar odaları ekonominin lokomotifi olan sivil toplum kuruluşlarının bağlı olduğu odalardır.
Her iş verenin ya Ticaret ve Sanayi odalarına yada Esnaf Sanatkarlar odalarına kayıt olmak zorunlulukları vardır, yasalarla belirlenmiş eliniz mahkum iki seçenek vardır tercih sizin, ancak şirketlerin tercih şansı hiç yok
Ticaret ve Sanayi Odasına kayıt olmak zorundasınız oda kanunları çıktığından bugüne kadar böyle gelmiş böylede gideceğe benziyor.
KENDİ ÜYESİNE RAKİP ODA TESK.
Üyelerine yeterli hizmeti sağlayamayan odaların durumu maalesef içler acısı Esnaf ve sanatkarlar odası Ticaretle iştigal eder otel , düğün salonu , restaurant işletmeciliği yapar , kendi üyesi ile rekabet halinde ticaret yapmaktadır, odalarının asıl amacı üyelerine yardımcı olmak sorunlarını dinlemek sorunlarının çözüm odaklı noktası olmaktır ancak amaçlarından saptırılmış odalar şan , şöhret ve saltanat kapısı olarak değerlendirilerek rantın başına oturabilmek için ticaretle uğraşarak kendi üyesi ile adeta rekabet halindedir , üyeleri inim , inim inlerken odalar paranın gücünü yanına alarak üyesi olan gariban esnafı daha da zor duruma düşürerek ticari faaliyetlerle kıskaca almaktadır.
OTSO İSPANYADA TATİLDE
OTSO henüz ticaretle iştigal etmiyor ama yurtdışı seyahatlerinden de geri kalmıyor, sanki alışkanlık yapmış bana kimse dur diyemez dercesini üyelerine meydan okuyor ve inadına İspanya diyerek, üyelerden toplanan aidatlarla şu an İspanyada tatildeler.
İspanyada bugün hava sıcaklığı 31 derece civarında olup hava güneşli tam bir tatil havasında.
Üyeleri yarınını düşünürken yarın kapıma hangi borçlu gelecek hangi kurumdan haciz gelecek kaygısı ve endişesi içindeyken OTSO tatilde.
Üyelerin parasını tatil seyahatlerine harcamakta çekinmeyen OTSO nun Kasım ayındaki seçimleri ertelenerek Şubat Mart ayında yapılması planlanıyor, seçimlere kadar tatil gezilerine bir yenisini eklemeyi, düşünmektelermiş,
OTSO yıllardır fakir öğrencilere burs vermekteydi , burs giderlerinden dolayı yurtdışı harcamalarına para kalmadığından dolayı yaklaşık 200 öğrenciye verilen burs iptal edilmiştir.
Konu yurtdışı olunca , tatilde beleş olunca, konu meclis gündemine yazılı olarak getirildiğinde , Kabul edenler , Kabul etmeyenler , Kabul edilmiştir.
Yeter ki meclis üyelerinin lehine olan bir konu olsun , aksi imkansız meclisten geçmez neden mi para yok, aslında para olmaz mı odanın bütçesi trilyonluk bütçelerle yönetilmektedir fakat paralar meclisin ve yönetimin direktifleri doğrultusunda harcanmaktadır.
Alma üyenin ahını çıkar aheste aheste.
Ordu Ticaret ve Sanayi Odası , Meclisi ve yönetimi son üç buçuk yıllık görev süresinde gerçekleştirdiği dünya turundan dördüncüsü olarak İspanya yolculuğuna gidiyor , bir önceki yazımda tur programını yayınlayarak üyelerin ve kamuoyunun yorumuna bırakmıştım , yazımdan sonra bir çok üye kendi ücretlerini kendileri ödemek şartıyla gezi programına katılmak için OTSO yu arayarak gitmek istediklerini bildirmelerine rağmen maalesef kontenjan doldu denilmektedir.
Konuyu teyid etmek amacıyla oda yetkilisini aradım ancak maalesef kontenjanın dolu olduğunu beyan ettiler.
OTSO Meclis üyelerinin dışında hiçbir üyenin haberi olmadan odanın kaynakları ile aile boyu, yurtdışına gitmeleri tamamıyla tatil amaçlı gezidir, bu geziler sezon içinde yapılarak odanın kaynaklarından daha fazla para ödenmesine neden olunmaktadır sezon dışında yapılacak bu turların bugünkü fiyatı , sezon dışı yapılacak fiyatlarla yarı yarıya düşmektedir amaç burada güzel bir yaz gününde yazlık bir tatil.
OTSO nun tur firmasıyla yapılan anlaşması neticesinde 60 kişilik kontenjanla sınırlandırılmış olduğunu geziye katılan bir kısım oda meclis üyelerinin yanında eş ve çocuklarını da beraberinde götürdüklerinden kontenjanın dolduğunu beyan etmişler elimizdeki tura katılım listesinde oda dışından eş ve çocuklarında isimlerinin olduğu görülmüştür.
OTSO BU GÜN UÇUYOR
Yıllardır odanın üyesi olsanız dahi , aidatlarınızı ister düzenli isterse icra yoluyla ödeseniz bile , tur paranızı kendi cebinizden vermeniz bile fayda etmiyor çünkü size uçakta yer yok.
OTSO üyelerinin sektörel sorunlarının dinlenmediği gibi , bir çok üye gerek aidat gerekse diğer borçları yüzünden icra kapılarında sürünmekte arabalarına ve işyerlerine hacizler gelmeye başlamıştır.
İlimize çevre illerden , kobi ölçekli yatırımlar gelmektedir ilimize gelen , ilimizde katma değer , iş istihdamı sağlayan bu kuruluşları OTSO olarak ziyaret edilmeliydi, Organize sanayi bölgesindeki milyon dolarlık yatırımcılarla toplantılar düzenleyip sektörel sorunlarını ele alıp sorunlarına çare olmak için çaba sarf etseydiniz iyi olmazmıydı ?
OTSO nun Ülke ülke gezmekten ve çok yoğun iş temposundan dolayı sektörel sorunların dinlenmesine zaman bulunamadığından bu sektörleri ziyaret etme imkanları da olmamıştır.
OTSO ile ilgili yazılarımdan sonra oda meclis üyesi bir çok kişiden
tepkiler çığ gibi yükseliyor , ekonomik sıkıntının yaşandığı son günlerde oda üyeleri can çekişirken , gerek odaya olan borçları gerekse diğer borçları yüzünden icra kapılarına düşen üyelerin bu durumundan dolayı
üçbuçuk yıllık görev süresinde dördüncü defa yurt dışı turunun düzenlenmesi üyeleri ve kamuoyunu rahatsız edici boyutlara ulaştığından yaklaşık 15 meclis üyesi tepkilerini dile getirmek amacıyla seyahate katılmayacakları öğrenilmiştir.
Bekleyelim görelim İspanyadan ne haberler var.
İSPANYADA HACI OLMAK MI ?
Son günlerde ekonomik krizle boğuşup ve iflas eden Yunanistan dan sonra İspanyanın da ekonomik krizle boğuştuğu bugünlerde 100 milyar Euroya ihtiyacı olan ülkeye OTSO dan tam destek sağlanarak ekonomisine katkı sağlayabilmek üzere OTSO üyeleri tarafından turistik gezi programı düzenlenmiş, gezi programı son hazırlıklarını tamamlamak üzere.
OTSO nun 4 Temmuz 10 Temmuz arasında gerçekleştireceği tur programının 2. gününde Madrid Toledo şehirlerinde ziyaret edilecek yerler arasında Ünlü katedral ile turistik bir hac yerinin ziyareti de vardır.
Oda İspanya yolcusu, üyesi icra yolcusu , başlıklı yazımdan sonra bir çok üyeden olumlu tepkiler gelmeye devam ederken , şu an oda meclis üyeliği halen devam eden bazı üyelerden de olumsuz tepkiler gelmeye devam ediyor bunun yanında halen meclis üyeliği devam eden bazı üyeler , yazının seyahat öncesi zamansız olduğunu ifade etmektedirler.
Ben Oda üyelerinin nereye gidip gitmeyeceğine karar mercii ve makamı değilim bunun kararını odanın yönetimi ve meclisi verir. Ancak bunları sormak ve öğrenmek her oda üyesinin ve kamuoyunun da doğal hakkıdır.
Oda hem meclis üyesini, hemde kayıtlı üyesini gerek yurtiçi gerekse yurtdışındaki ticari amaçlı fuarlara götürmesi, ve gittiği yerde ilgili Ticaret ve Sanayi Odaları ile sanayi ve ekonomi alanlarında ikili görüşmeler yapması en doğal haklarıdır.
Odanın düzenlemiş olduğu bu tür seyahatlerde odanın yaklaşık dörtbin üyesinden kaç kişinin haberi var veya haberdar edilmiştir, bu tür seyahatlerin gerçek anlamda faydası olduğuna inanıyorsanız bu inancınızı neden diğer üyelerinizi haberdar ederek paylaşmıyorsunuz ?
Endişeniz nedir ?
Yazımdan sonra haksız olarak eleştirenler , sizler meslek gurubu üyelerinin oylarını alarak onları temsil etmek üzere , seçildiğinizi unutmaktasınız.
Bu yazılar sizleri neden bu kadar hırçınlaştırdı , çok mu zorunuza gitti beni arayarak , yazı ile ilgili görüş ve düşüncelerini paylaşan üye olan olmayan bir çok kişi tarafından yazının yerinde olduğundan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirmektedirler.
Bazı üyeler hariç , bazı üyeler dediğim seyahat öncesi bu yazının yazılmasından rahatsız olan ve gidemeyeceklerini düşünenler.
Yazıyı hazmedemeyen bazı meclis üyelerine , sormak istiyorum geçen sefer gerçekleştirdiğiniz Çek Cumhuriyeti , Prag , İtalya , Floransa , Pisa ,Venedik , Macaristan Budapeşte , Avusturya, Viyana seyahatlerinizde Ticari amaçlı fuar
ve gezi inceleme yapmak üzere yola çıktınız.
1. Çek cumhuriyeti Prag , Macaristan Budapeşte , Avusturya Viyana gezisi.
2. İtalya Roma Floransa Venedik Vatikan Pisa gezisi.
3. Gürcistan gezisi.
4. İspanya gezisi hazırlık aşamasında.
5. Başkan Obama ziyareti düşünülmekteymiş.
Çek cumhuriyeti , Pragda katedral , İtalya Vendikte sandal , Avusturya Viyana da , gondol sefası , İtalya da , Pisa kulesi , Vatikan da 16.ncı Benedict Papayayı ziyaret, için mi seyahate çıkmıştınız ?
OTSO nun ekonomi ve sanayi alanlarındaki ziyaret anlayışı bumudur ?
OTSO olarak Sanayi ve Organize sanayi bölgesinde , şehirde binlerce üyeleriniz bulunmakta , bu üyelerden neden uzak durmaktasınız , gidin de üyelerin işyerlerinde derdini dinleyin de üyelerinizin halini görün.
OTSO üyesini ayağınıza çağırarak sorunları çözemezsiniz amaç üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi , ya üzüm yiyin yada bağcıyı dövün tercih sizin .
Kesinlikle yeterli personel yoktur iş çoktur.
OTSO üyeleri inim inim inlerken , zevki sefa vur patlasın çal oynasın hangi sandal , hangi gondol , hangi katedral , yapmayın beyler yapmayın birileri bir gün bunun hesabını size sorarlar .
Avusturya seyahatinizde Viyana da Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden OMW nin önünde otobüsü durdurarak üyelerimiz ve kamuoyu ,sorarsa , OMW petrol şirketi ile görüşmeler yaptık diyebilmek için resimler çektirerek ciddiyetten yoksun bir şekilde kamuoyunu ve üyelerinizi aldatıyorsunuz .
Terme Akçay sınırları içinde Avusturya lı OMV doğalgaz çevrim santrali ,
Yaptığınız ikili görüşmeler sonucumu yatırımını buraya gerçekleştirdi.
Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının birbirinden çok değerli saygın üyeleri mevcuttur oda değerli ve saygın üyelerine önderlik yaparak ilimiz ekonomisine katkı sağlayacak konuları ele almalıdır.
Ticaret ve Sanayi Odası üyeleri seçimlere katılırken her meslek gurubu temsilcisi üyesinin hak ve menfaatlerini ön planda tutabilmek, sorunlarını dinleyerek çözebilmek , için yola çıkmışlar ancak zaman içinde amaçlarından çıkarak sorunları dinlemek yerine , gezi seyahat ve tatil yapmayı tercih ederek , her yıl yapılmakta olan beleş yurtdışı seyahatleri yüzünden odadaki seçimler kıyasıyla çekişmeli geçmektedir şayet seçimleri kazanırsan dört yıllık görev süresince dört yurtdışı hakkını da çekilişsiz kurasız beleşten kazanmış olmaktasınız.
Bu seyahatler tatil değil de nedir ya , malum yaz geldi havalar sıcak mı sıcak hele birde ispanya olunca birde deniz sefası güzel mi güzel olur, amaç ekonomi ve sanayi alanlarında inceleme yapmaksa bu alanlar hep yaz sezon içinde mi ziyaret edilebilmektedir, sezon içinde yapılan seyahat giderleri sezon sonundaki sayahat giderlerinin yaklaşık iki katı kadarıdır beyler kandırmayın bu üyelerinizi kandırmayın .
Ticaret ve Sanayi Odasının her yıl geleneksel hale getirdiği yurtdışı seyahatlerinde hangi sanayi ve ekonomi alanlarını ve ticari fuarlarını ziyaret ettiğini kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Kasım ayında yapılacak seçimlere kadar hangi ülkelere gezi yapılması planlanmaktadır bu konularda üyelerinizi haberdar edecekmisiniz .
Ordu Ticaret ve Sanayi Odansın her yıl geleneksel olarak düzenlemiş olduğu geziler sonucunda ilimize hangi sanayi ve turizm yatırımları getirmiştir.
İSPANYANIN SANA İHTİYACI VAR OTSO
Her bir gezinin kişi başı maliyeti yaklaşık olarak 1150, Avro olduğu varsayıldığında elli kişilik oda meclis üyesi katılımıyla yaklaşık
57 bin Avro etmektedir dört yılda dört gezi 228 bin Avro 228 bin Avroda yaklaşık 524 bin T.Lirası demektir.
Oda üyelerinin aidatları ve tahsil edilemediğinde icra yoluyla tahsil edilen
paranın onda biri kadar masrafla sanayici ve işadamların sektörel sorunlarının dinlemek için toplantılar eğitim ve konferanslar düzenlenebilirdi.
İş dünyasındaki birçok hata ya yeteneksizlik dar görüşlülükten kaynaklanır. Bazen de detayların arkasındaki önemli olayları göremeyenlerin başarıları bir anda başarısızlığa dönüşür.
Sanayi Çağının simgesi makineleşmeydi.
Yaklaşan yeni dönemin simgesi ise gezegen olacak.
Yani yaşayan, kendi kendini yaratan ve yenileyen bir sistem.
Yöneticilik anlayışı da bu doğrultuda değişecek.
OTSO seyahatçileri İspanyada gündüz hacı olmak , akşam İspanyol Flamenco dansları eşliğinde eğlence yapmak üzere son hazırlıklarını tamamlayıp uçuşa hazır beklemedeler.
OTSO ÜYELERİ İNANDIMI ŞİMDİ.
Haftalardır köşe yazımda OTSO nun yurtdışı gezilerini anlatmaya çalışıyorum OTSO çıtayı yurtdışında yükseltmiş de üyelerinin haberi yokmuş .
Gazetemizin dünkü sayısında OTSO çıtayı yükseltti başlıklı haberini ibretle okudum , defalarca okudum, odada yapılan hizmetleri olup bitenleri çok yakından takip ediyorum , gerçek beyanatlarda bulunmayıp üyelerine doğru beyanatta bulunulmamıştır.
OTSO son üç yılda yapılan hizmetlerin otuz yılda yapılan hizmetlere eşit olduğunu söylerken , geçmiş meclis üyelerinin ve yönetimin
Ordu üniversitesinin , Havaalanın , Dereyolunun , Çevreyolunda başlangıcınca hiçmi emekleri yoktu .
Sayın Başkan bir atasözü vardır yiğidi öldür hakkını yeme.
OTSO başkanı açıklamasında yılda 300 ün üzerinde toplantı yapıldığı açıklamasını yaparken sanırım tarihleri karıştırdılar, OTSO nun çalışma günleri yılda resmi tatiller hariç 260 gündür resmi tatiller bayramlar vs derken 220 günde 300 toplantı düzenlenmiş tebrik ederim sizi.
OTSO düzenlemiş olduğu toplantılarına 3500 üyeden hangilerini haberdar ederek üyelerin katılımının sağlanması sağlandı üyelere haber verdiniz de üyelermi gelmediler.
OTSO açıklamasında diğer icraatlarını anlatmaya devam ederken OTSO nun yönetimde kim olursa olsun her başkanın yapması gerekenleri elbette yapacaktır bunları yapmak için yönetime talip oldunuz.
Zaman zaman yurt dışına çıkarak ekonomi ve sanayi alanlarında yapılan incelemelerde ve araştırmalarda hangi firmaları ve ekonomi alanlarını ziyarelerde bulunduğunuzu açıklamamışsınız.
OTSO Açıklamasında zaman zaman dediği süre 3.5 yıllık görev süresinde
dördüncü tatil gezisine hazırlanmaktadırlar.
Haftaya yazımda yurt dışındaki ekonomi ve sanayi alanlarında yaptığınız gezi ve incelemeleri yazacağım, şayet aksini iddia ederseniz elbette cevap hakkınız vardır.
Başarısızlık başarıdan daha çok şey öğretir.
BANKALARDA SOYGUNA DEVAM ..
Bankaya kredi kartı başvurusunda bulunduysanız kredi kartınızı beklerken önce kart aidat bedeli gelebilir.
Tüketiciler şifresini bile bilmedikleri kartlara , kredi kartı aidatı gelenler kart gelmeden aidatı geldi ise kart gelince vay halimize diyerek şikayetlerini, dile getirmeye başladılar.
Kredi kartına yeni başvuran ve henüz kredi kartı teslim edilmeyen tüketicilerden alınan kart aidatları bankalar ile tüketiciler arasındaki ateşi yeniden alevlendireceğe benziyor.
Bankalar ile tüketiciler arasında süregelen kart aidatı gittikçe çıkmaza giriyor.
Yetkililer buna göz yumuyor, tüketici alev alev yanıyor yanan alevi söndürecek bir yetkili bulunamıyor.
Kredi kartı eline ulaşmadan , şifresini bile bilmeyen tüketici kart aidatı ödemek zorunda bırakılıyor.
Kart gelmeden aidatı geliyor.
Bankadan kredi kartı kullandığınızda bir liralık borç yıllar sonra bin lira olabilmektedir ve sonunda size icra kapılarında sürünmek düşüyor.
Tüketiciler bankaların müşteri hizmetlerini arayarak, ücretin iptalini isteseler dahi mümkün değil artık.
Kredi Kartınızı kapatmak isteseniz de aidatı ödemek zorunda bırakılıyorsunuz.
Tüketicinin eline geçmeyen kredi kartına yıllık aidat isteniyor ve buna kimse dur diyemiyor tüketici göz göre göre aldatılıyor ve soyuluyor.,
Siz siz olun bankadan uzak durun.
ORDU KÖY MÜ ?
ÇAĞDAŞ ŞEHİRCİLİK BU MU OLMALI ?
Bir yandan üniversite şehri, bir yandan yayaların şehri , bir yandan da havaalanın , teleferiğin getirdiği çağdaş şehirciliğin nimetlerinden tam olarak faydalanamıyoruz.
Yakın tarihe kadar Samsun ve Trabzon illerinin arasına sıkışmış sıradan bir kenti olarak bilinen Ordu değişim rüzgarını yakalamışken hızını kesmemeli hızına hız vermelidir.
Üniversite öğrencilerin hayal ettikleri kentlerin başında Ordu gelmelidir.
Ordu üniversite şehri kavramı ilimizdeki, binlerce üniversite öğrencisiyle, tam bir gençlik merkezi görümünde olmalıdır.
Öğrenci canlılığının kent ekonomisine olan katkısı esnaf , öğrenci, konut sahibi ilişkilerinde yaşanılan olgunluk her iki tarafı memnun etmesi, öğrencilerin okul dışında gidebilecekleri onlarca alternatif eğlence mekanı, cafe AVM’ lerin olması çağdaş şehircilik anlayışı gereğidir.
İSMETPAŞA CADDESİNDE YÜRÜMEK ADETA İŞKENCE
Her gün her saat ismet paşa caddesinde çok büyük bir yaya yoğunluğu yaşanmakla birlikte , bir de seyyar arabaların cadde üzerinde tezgah açması yayaları canından bezdirdiği , bunlar yetmezmiş gibi işyerlerinin önünde kaldırımlarda taburelerin üzerinde oturanlar , sehpalar üzerinde çay kahve , içenler hatta sabahları işyerinin önünde sabah kahvaltısı yapacak kadar görgüsüzler, bunlarda yetmiyormuş gibi yaya trafiğine açık araç trafiğine kapalı olması gereken cadde de kamyonlar minübüsler park halinde dururken İsmetpaşa caddesinde yürümek adeta işkence haline gelirken zabıtalar da kendi kulübelerinin önünde demli çaylarını yudumlarken Ordu köymü demek aklımdan geçiyor.
Hergün binlerce yaya bu caddede hareket halindeyken , vurdum duymazlığı hiçbir yetkili görmezlikten gelirken , esnafın her yeri gasp etme hakkı , yayanın yolda yürüme hakkı ve özgürlüğü elinden alınmaktadır.
Burada asıl görev Sayın Valimize Sayın Belediye başkanımıza ve diğer yetkililere düşmektedir.
Lütfen yayaların yürüme özgürlüne engel olmayalım gelişmekte olan şehrimize sahip çıkalım.
ÜLKE İÇİN BİLİNÇLİ OLMAK .
Bilinçli Tüketici Ülke ekonomisine nasıl katkıda bulunur.
Dünyanın ve ülkemizin acil çözüm bekleyen en önemli sorunu çevre sorunudur.
İşte bu önemli soruna çözüm üretmek için ekonomi, siyaset, bilim ve medyanın önemli isimleri geçen yıl bir araya gelerek en zor yolu seçtiler ,,TÜKETİCİ EĞİTİMİ,,
Yaşam, çevre ve kalkınma , işte sürdürülebilirlik kavramının temel taşlarından üçü , insanoğlu olarak ne yaşamdan, ne temiz bir çevreden ne de kalkınmadan vazgeçebiliriz. Öyleyse yapılması gereken çok iş var .
Yaşanabilir bir çevre, insan ve diğer canlıların yaşamının devamı için en temel unsur, üretim , tüketim zinciri içerisinde yer alan halkaların her biri kendi sorumluluklarının farkında olmalı ki temiz bir dünya olsun.
Bunun da başında tüketici gelmektedir çünkü, malı satın alan tüketici, üretici üzerinde baskı unsuru da oluşturabiliyor. Bu ne anlama gelmektedir, çevreye zarar veren ürünü almamak ve böylelikle üreticiyi çevre dostu olmaya zorlamaktır.
İşin bir yönü de kendimiz tüketirken dünyayı tüketmemek, yoksa gelecek nesillere bırakacak bir dünya kalmayacak.
Geri dönüşüm ile , ülke ekonomisine ciddi faydalar sağlanabilir, geri dönüşüm sayesinde çöplüklere daha az atık gider ve buna ek olarak bu atıkların taşınması ve depolanması kolaylaşır, çünkü artık daha az çöp alanı ve daha az enerji gerekecektir.
Geri dönüşüm ekonomiye katkı sağlar, geri dönüşüm sayesinde hammaddelerin azalması ve doğal kaynakların tükenmesi önlenecek, böylelikle ülke ekonomisine katkı sağlanacaktır.
Bilinçli Tüketicinin ülke ekonomisine katkısı bunlarla sınırlı olmamalıdır.
Gelecek nesiller için bilinçli olmak hepimizin vazgeçilmez görevi olmalıdır.
OTSO , DAN İNADINA İSPANYA
4 - 10 TEMMUZ ARASINDA OTSO UÇUYOR
Üyeye inat İspanya ya gidiyoruz.
Günlerdir gazetemizde manşet haber ve köşe yazıları yazıyoruz , yazmaya da devam edeceğiz.
Haberlerimizden sonra hırçınlaşmaya başlayan bazı meclis üyeleri tarafıma tehdit edici sözler sarfederek bizi yıldıracaklarını sanmaktadır, tehdit ile yılmayacağız Allahın verdiği bir can var, oda şuan bu yazıları yazmaktadır OTSO sizin babanızın malı değildir.
Şehirlerin gelişmesine katkı sağlayan ekonominin lokomotifi Ticaret ve Sanayi Odalarıdır.
Üniversitenin açılması, Havaalanı inşaatının hızla devam etmesi, dere yolu projesinin devamı , Ordu nun çehresini değiştirecek projelerdir, ancak bunlar yeterli değildir Ordu nun tek geleceği turizm kenti olmasıdır Ticaret ve Sanayi Odaları turizm yatırımı yapacak iş adamları ile ikili görüşmeler yaparak Karadenizin parlayan yıldızı Ordu muzu iyi tanıtmalı ve yatırımların ilimize gelmesini sağlamalıdır.
Ticaret ve Sanayi Odası katkısıyla gelen bir yatırım olmadığı gibi herhangi bir yatırımın ilimize gelmesi hususunda bir çalışma yoktur.
Zor günler geçirmekte olan İspanya ekonomisine can suyu vermek için düzenlenecek turistik gezi çalışmalarına hız verilerek geriye sayım başlamıştır.
Odamız son üçbuçuk yılda dördüncü yurtdışı turistik gezilerini yapmaya hazırlanmaktadırlar.
Daha sonraki yazımda Ülke ülke bunların detaylarını yazacağım,
1.Gezi İtalya Roma , Floransa ,Venedik Vatikan.
2.Gezi Çekoslovakya Prag , Avusturya Viyana , Macaristan Budapeşte.
3.Gezi Gürcistan Batum.
4.Gezi İspanya Madrid , Barselona.Toledo, Granada
Sırada Amerika turu
Kasım ayında yapılacak olan Oda seçimlerine kadar bir Amerika gezisi düşünülmekteymiş.
Yapılacak gezinin gerçekten içi boş hiçbir ticari amaç ve maksadı olmayan aile boyu bir gezidir , Cuma gün meclis üyelerine gönderilen gezi programının içeriğini yazımın altında okuyabilirsiniz.
Gezinin içeriği dolu dolu , bir turistik gezi son günde Barselona Ticaret Müşavirliğ ziyaret edilecekmiş . ,, minareyi çalan kılıfını hazırlar ,, yorumu siz değerli okurlara ve üyelere bırakıyorum.
Nerede Kosgeb desteği nerede fuarlar vardı nerede ikili görüşme programlarınız , nerede odanın parası harcanmıyormuş yaklaşık kişi başı maliyet 1300 Avro odanın kasasından ödenecektir gitmek isteyenlere duyurulur.
Üyelere İnadına Ticaret ve Sanayi Odası İspanya tur programı
İspanyol FLAMENCO Dansları eşliğinde iyi eğlenceler.
İyi uçuşlar diliyor İspanya dönüşünüzü bekliyoruz.
ODA İSPANYA YOLCUSU ÜYESİ İCRA YOLCUSU
Dört yılda bir yapılan Ticaret ve Sanayi Odaları başkanlık seçimleri yaklaşıyor seçimler ertelenmezse Kasım ayı içinde yapılması gerekiyor.
Oda başkanlığına aday birçok kişinin isimleri geçmektedir bu kişilerde kolları sıvamaya başlayıp hizmet aşkı ile yanıp tutuşan her şeyini Ordunun geleceğine adamış odanın saygın üyelerindendir.
Her seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde çekişmeli geçeçeğe benziyor
İlimiz için , geleceğimiz için, yeni yatırımların ilimize gelmesi için çok çaba göstereceklerine inancım tamdır, hizmet edebilmek için yarışacaklar ve sonunda Odamızın yeni bir başkanı olacak.
Ordu Ticaret ve Sanayi Odasının son dört yılda Odanın üyelerine yaptığı hizmetler nelerdir, hangi hizmet ve yatırımların Orduya gelmesi için öncülük yapılmıştır, bunları bilmek her oda üyesinin doğal hakkıdır.
Ekonominin lokomotifi olarak görülen odamızın son durumu anlamak mümkün değil ekonomik krizle boğuşan zor günler geçiren odamız üyelerinin sorunları nezaman dinlenecek ve sahip çıkılacaktır.
Seçimler olalı yaklaşık üç buçuk yıl oldu üç buçuk yılda neler yapıldı.
Orduya hangi yatırımlar geldi bunları, veya yatırımları getirmek için epeyce gayret sarfettik ama başaramadık diyerek kamu oyuna ve üyelerine bir açıklama yapılsa , en azından bizlerde odamızın çalışmalarını takip etmiş olacağız.
Ticaret ve Sanayi Odası katkısıyla gelen hangi yatırım varsa açıklanmasını ve üyelerin haberdar edilmesi gerekmez mi.
Yeni bir seçim yaklaşıyor, Ticaret ve Sanayi Odasına başkanlık yapacak her adayın üyeleri için ve Ordu ekonomisine katkısı olacak mutlak surette birer projeleri olmalıdır olmalıdır diyorum aslında olması da gerekiyor projeniz yoksa niçin aday olmaktasınız .
Sadece şan , şöhret , saltanat ve egolarını tatmin etmek midir oda başkanlığı.
Ayda bir meclis toplantılarına katıl bir konu , bir gündem , kabul edenler, kabul etmeyenler, kabul edilmiştir sistem hep böylemi çalışacaktır.
Bizim odamız böyle gelmiş böylemi gidecek , bana göre böyle gidecek gibi görünüyor o zaman odamızdan kimse yardım ve medet ummasın.
Ordunun ekonomisine yön verecek ,Ordu Ticaret ve Sanayi Odası bence bu olmamalıdır.
Gelecek seçimlerde aday olacak kişilerin Ordunun lokomotifi ve ekonomiye yön verecek projelerini önce üyelerine tanıtmalı sonra aday olmalıdır.
Son günlerde yaşanan ekonomik durgunluk mutlak surette az, çok oda üyelerini etkilemiştir, yıllık aidatlarını ekonomik zorluk içinde olupta ödeyemeyen oda üyelerinden aidatlar icra yoluyla tahsil edilerek bir çok kişinin şu an icra takibinde olduğunu bilmekteyiz.
Oda üyesi ekonomik sıkıntılarla pençeleşirken yarına umutlarla bakarak ayakta kalabilme savaşı verirken , üyesini daha da perişan hale getirerek icra kapılarında süründürmektedir, inanıyorum ki hiçbir üye bu duruma düşmek istemezdir gönül ister ki her üye aidatlarını muntazam olarak ödesin ama ekonomik koşullardan dolayı olsa gerek ödeyemediklerini de göz ardı etmemek gerekir.
Üyesini icra kapılarında süründüreceğine önce üyesini dinleyip sektörel sorunları varsa sorunlarına çare bulmak odanın görevidir.
Oda meclisi çeşitli birçok meslek dallarından oluşmaktadır hangi meslek dallarını toplayarak sorunları dinlenmiştir.
Odaya üyelik zorunlu halde olmasın odanın bir tane bile üyesi olmaz ama maalesef yasa gereği ya Esnaf sanatkarlar Odasına yada Ticaret ve Sanayi odalarına üye olmak zorundasınız.
Ticaret ve Sanayi Odası meclisi üyeleri iş ve gezi ziyaretleri için hummalı bir çalışma içinde bulunarak yakında İspanya yolculuğuna çıkacaklardır,
umuyorum , İspanya da yapılacak görüşmeler ve ikili anlaşmalar sonucunda Orduya bir çok yatırım ve yatırımcılar gelir Ordu ekonomisi canlanır istihdam sağlanır bu vesile ile göç veren il konumundan göç alan il konumuma gelir nüfusumuz yediyüz ellibinin üzerine çıkar bu vesile ile büyükşehir belediye statüsüne kavuşuruz.
Üyeleri icrada sürünürken Odamızın yüce meclis üyeleri gezi ve incelemelerde ikili anlaşmalarda bulunmak üzere yatırımların ilimize gelmesi için bayağı çaba harcadınız bunları bilmekteyiz İtalyaya gittiniz , Gürcistana gittiniz , şimdi İspanyaya gidiyorsunuz , Kasım ayında malum seçimler var ya seçimlerde tekrar seçilemezsek kaygısı ve endişesini yaşayanlar umarım ki İspanyadan sonra birde son olarak Dünyanın lider konumundaki ülkesi olan Amerika seyahati yapsalar ve Başkan OBAMA ile görüşseler iyi olmaz mı.
İyi uçuşlar Ticaret ve Sanayi Odası , Yolunuz açık geleceğiniz aydınlık olsun Allah güle güle gidip gelmek nasip eylesin dönüşünüzü muhteşem bekliyoruz.
BANKADA SOYGUN VAR,,
Bankaların tüketiciden masraf, komisyon ve işletim ücreti adı altında aldıkları paralarla
bankalar resmen tüketiciyi soyuyor.
Tüketiciden gelen şikayetlerin başında, bankalarda vadesiz mevduat hesabı olan vatandaşların hesaplarından yıllık işletim ücreti adı altında, kendilerine sorulmadan para tahsil edilmesidir.
Yıllık işletim ücreti adı altında tüketicilerden tahsil edilen paraların, 20 . 25 Lira arasında değişmektedir.
Bankaların her hesaptan ayrı ayrı kesinti yapmaya başlamaları, tüketicilerin tepkisini çekiyor.
Çoğumuzun birden fazla bankada hesabı var. Hatta her bir bankada da birden çok hesabı olan tüketiciler var.
Zira bankalar çoğu kez size sormadan adınıza yeni hesaplar açabiliyorlar. Maaşın yattığı hesap, kredi kartlarının bulunduğu bankalardaki hesaplar, kredili mevduat hesabı derken tüketicinin banka hesaplarının sayısı 4- i buluyor. Buna göre bir tüketici bankalara yıllık yaklaşık 100 T.Lira para ödüyor.
Türkiye'de yaklaşık 80 milyon hesap adedi var. Bunlardan hesap başına 20 milyon alınacak olsa 1.6 Milyar lira tüketiciden bankalara akıyor demektir. Vatandaş bankada 25 milyon parası olduğunu sanıyor, sabah kalkıyor ki yok olmuş , bankadaki 100 Lirasını askerdeki oğluna gönderecek vatandaş, bakıyor ki 75 lirası kalmış, 25 lira da havale ücreti verince paranın yarısına banka el koymuş olmaktadır.
HAVALE GEÇİRTEN BANKA UYGULAMALARI
Türkiye'de mevduat kabul eden yaklaşık 35 bankaya karşılık 6 bini aşkın banka şubesinde her gün binlerce tüketiciden havale masrafı, komisyon adı altında para tahsil edilmektedir ,aynı şubedeki hesaplar arasındaki para aktarımına havale deyip para istemektedirler, tüketiciye adeta havale geçirtiyorlar.
Bankaların sadece bir “tık” ile yaptıkları bu işlemde ne tür bir masrafın olduğunun anlaşılması imkansız , aynı bankanın aynı şubesine ilişkin çek tahsilatlarında da benzer komisyonlar alınmaktadır.
Aman siz siz olun mümkünse bankanın önünden geçmeyin.
ASIL TERÖR ,, GIDA TERÖRÜDÜR ,,
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı kendi ellerimizle zehirliyoruz .
Cipslerin üzerine sigara paketlerinde olduğu gibi insan sağlığına zararlıdır ibaresinin yazılmasının gerekmektedir.
Çağımızda bilinen diğer tüm terör örgütlerinden daha sinsi ve daha tehlikeli bir terör mekanizması vardır ve bunun adı da gıda terörüdür
Cipsler de son çeyrek yüzyılda tüketim çılgınlığının had safhaya çıktığı ve gıda sektöründe de bu tüketim çılgınlığının yaşandığı, piyasanın özellikle çocuk tüketici kitlesini hedef seçen ancak diğer yaş gruplarının da ilgisini çekmeyi başaran tehlikeli, tüketim maddesidir.
En önemli konu içerdikleri “trans fat” yağlardır ki bu yağlar doğal olarak çok az bulunabilen, ancak gıda sanayinde kullanılan “hidrojenizasyon” tekniğine bağlı olarak özellikle margarin ve diğer birçok üründe bulunmaktadır.
Bu yağlar oldukça riskli bir ara madde olup dünyanın birçok yerinde yasaklanmıştır.
Trans yağlar maalesef ülkemizde bisküviden cipse, hazır keklerden gofretlere, margarinlerden krakerlere %30’lara kadar değişen oranlarda kullanıldığı bilimsel deneylerde ortaya çıkarılmış bir gerçektir.
Cipsler özellikle gıdalardaki istenmeyen tat duyularını bastırmak veya mamulü daha lezzetli göstermek amacı ile kullanılan “glutamatlar” da içermektedir.
Bunlardan en önemlisi insanlarda doyma hissinde meydana gelen sorunlardır.
Bu maddenin zararlı etkisine maruz kalan bir birey doyma hissini yitirerek “obezite” olmakta ve buna bağlı metabolizma hastalıklarına maruz kalmakta veya tam tersi açlık hissini yitirip gerekli gıda maddelerini alamadığı için aşırı iştahsızlık ve gıda alamama durumu oluşarak yine metabolizma hastalıklarının pençesine düşmektedir.
Bu durum sağlıksız bir nesil oluşturduğu gibi geleceğimizin teminatı çocuklarımızı derinden etkilemektedir.
Karbonhidrat ve proteinlerin bir arada bulunması ve yüksek ısıya maruz kalması pişirme işlemi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Bu maddenin “kanserojen” olduğu ve sigara dumanında da bulunduğu bilinmektedir.
İçilmesi kansere yol açan bir maddeyi çocuklarımıza paket paket yedirmenin ne denli doğru bir davranış olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Son günlerde duyarlı sivil toplum örgütleri tarafından da gündeme getirilen cipsler için sigara paketlerinde olduğu gibi “sağlığa zararlıdır“ ibaresinin yazılması çağrısını desteklemektedir.
Ancak temel çözümün insanlarımıza sağlıklı ve doğal beslenmeyi teşvik etmek olduğunu, katkılı ve sanayi ürünlerinden mümkün mertebe uzak durmak gerektiğini aşılamak, üreticileri de bu yönlü bir üretime teşvik etmek gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki, artık çağımızda bilinen diğer tüm terör örgütlerinden daha sinsi ve daha tehlikeli bir terör mekanizması vardır ve bunun adı da gıda terörüdür.
Bu nedenle her bir bireyin birer doğal ve sağlıklı beslenme uzmanı olarak tükettiğimiz her şeyi çok yönlü araştırarak tüketen ve sağlıklı bireylerden oluşan bir toplumu hedefleme gerçeği artık gerek şart bir zorunluluktur.
Burada asıl sorumluluk Sağlık bakanlığı ve Tarım bakanlığı yetkililerine düşmektedir ancak bizlerde mutlak surette tüketici bilincimize geliştirmemiz
Gerekmektedir.
HER ALANDA TÜKETİCİ YE HİZMET SINIRSIZ OLMALI
Günümüzde ekonomik ve sosyal ilerlemelere bağlı olarak tüketici istek ve ihtiyaçlarının en iyi şekilde tatmin edilmesi büyük önem kazanmaktadır.
Ancak, firmaların bu önem doğrultusunda, tüketicinin istek ve ihtiyaçlarına uygun ürünü planlayıp geliştirmesi, fiyatlaması, etkin dağıtım kanallarıyla kullanıma hazır hale getirmesi çabaları yeterli olmamaktadır.
Çünkü günümüz tüketicileri , satın alma karar aşamasında, bilinçli bir şekilde bilgi toplayan, bu bilgileri organize edip eylem tarzı konusunda seçenekler üreterek, bunlardan uygun olanını tercih eden tüketiciler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle, pazarlama sadece üretim öncesi ve sürecini, satış öncesi ve anını kapsamamaktadır. Pazarlama çabalarının satış sonrası da, satışın sürekliliğini sağlamak amacıyla devam etmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak, bu çalışmanın ana konusunu, satış sonrası müşteri hizmetleri, oluşturmaktadır.
Satış sonrası hizmet kavramı önceleri ürünün garantisi ve yedek parçasının bulunabilirliği olarak kabul edilirken, pazar payını artırma yarışının sonucu olarak satış sonrası hizmet kavramı genişleyerek, satıcı firma ile tüketici arasındaki ilişkinin sürekliliği olarak algılanmaya başlanmıştır.
Günümüzde bilinçlenen tüketiciler sayesinde firmalar, tüketiciyi kazanmanın zor olduğunu, ancak, kaybetmenin ise çok kolay olduğunu kavradıkları bir gerçektir.
Bu nedenle kazanılmış ve ürünlerini satmış oldukları, tüketicilerinin kalıcı olmasını sağlamanın son derece önemli olduğunu bilmektedirler.
Bu nedenle, hizmet anlayışımız, yalnızca tüketicilerin bizden beklentilerini karşılamakla sınırlı kalmamalı, tüketicilerin ifade edemedikleri isteklerini ortaya çıkarıp bu istekleri karşılamayı da kapsamalıdır.
Tüketiciler, öncelikle, satın aldıkları ürünü sorunsuz kullanmak istemektedirler. Özellikle, periyodik bakım yapılması gerekmeyen ürünlerde, tüketicilerin en çok aradıkları, satın aldıkları ürünü yıllarca yada kullanım ömrü süresince sorunsuz kullanılabilmeleridir.
Teknolojik gelişmeler ve çeşitli analiz teknikleriyle, bu niteliklerdeki ürünleri üretmek artık mümkün olabilmektedir.
Tüketicilerin en çok önem verdikleri ikinci bir konu ise, ürünle ilgili bir şikayetleri olduğunda, en kısa sürede, şikayetlerini aktarabilecekleri bir ilgili bulabilmeleridir.
Tüketicinin şikayetinin dinlenmesi, kendisine açıklayıcı bilgi verilmesi, çoğu zaman tüketici ile iyi ilişkilerin sürdürülmesine yardımcı olmaktadır.
Tüketicinin bu ihtiyacının farkında olan firmalar, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını, karşılayabilecekleri 24 saat hizmet veren çağrı merkezleri ile hizmet vermektedirler.
Eğer, ürünümüz, bir ticari bir ürünse, satış sonrası hizmetlerin kapsamı dahada genişlemekte, ürünün periyodik bakımı, garanti dahili veya harici onarımı, yedek parça hizmetlerinin tüketiciye verilmesini ve bu hizmetin ülke genelinde yaygınlaştırılmasını gerektirmektedir.
Yetkili Servisler, bu kritik noktada, tüketici ile sürekli ilişki halinde çalışırlar. Bu nedenle, yapılacak en küçük hatadan, kendi işletmemizden çok tüm satış ve satış sonrası organizasyonu dahil olmak üzere tüm camianın zarar göreceği unutulmamalıdır.
DOĞALGAZ ZAMMI DONDURACAK
• İTHAL DOĞALGAZIN FATURASI TÜKETİCİLERE
• TÜKETİCİLERİN ENERJİ DE SATIN ALMA GÜCÜ DÜŞTÜ
ENERJİ YOKSULLUĞU ARTTI
Doğalgaza konutlarda yapılan %12.28 ile %14.35 dolayındaki zam, zaten enerji giderleri yüksek olan tüketicilerin mağduriyetini daha da arttıracaktır. Hanelerin yıllık ortalama doğalgaz tükettiği dikkate alındığında, doğalgaz fiyatlarının konutlarda %12.28 artması durumunda tüketiciler doğalgaza ortalama olarak bir ayda 11.13TL, bir yılda 133.60TL daha fazla para ödeyeceklerdir. Bu durumda, hanelerin aylık ortalama doğalgaz giderleri 101.78TL, yıllık ortalama doğalgaz giderleri ise 1221.45TL olacaktır. Buna göre, aylık net ücreti 659.00 TL olan bir asgari ücretlinin aylık ortalama doğalgaz gideri aylık ücretinin %15.44’nü alacaktır.
Bu son zamla birlikte milyonlarca işsiz ve hane gelirleri düşük olan tüketiciler ile dar gelirli tüketiciler donacak, enerji yoksulluğu daha da artacaktır. İthal doğalgaza dayalı yanlış enerji politikalarının faturasının işsiz, yoksul, dar gelirli tüketicilere çıkartılması tüketici haklarına, insan haklarına, kamu yararına, ülke yararına aykırı ve kabul edilemez bir durumdur.
BANKALARA TESLİM Mİ OLACAĞIZ ?
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi,yerel bir mahkemenin aidat vermediği için kredi kartının kapatılamayacağına ilişkin verdiği kararı banka lehine bozmuş ve kart
aidatı vermeyen tüketicinin kredi kartının banka tarafından kullanıma kapatılabileceğine hükmetmiştir. Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin kararında, yıllık üyelik aidatının alınmasını haklı kılacak bir hukuki gerekçe bulunmamaktadır. Yargıtay’ın bu kararı tüketici cephesinde soğuk bir duş etkisi yaratmış ve tüketicinin haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı yargıya başvurma konusundaki
cesaretini kırmıştır.
Yine aynı Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 02.05.2008 tarih ve 2008/6088 sayılı kararında, Zonguldak Tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptaline karar veren 1.Asliye Hukuk mahkemesinin kararını bozmuş ve “Banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak doldurulduğu,sözleşmenin 12 punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği görülmektedir.Davacı,tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kart kullanım ücreti adı altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir.Böyle olunca sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücretinin alınacağına dair hükmün açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir.Dolaysıyla davacı bankanın bu sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı kullanıcısı davalıdan ücret istemesi olanaklı değildir.”hükmüne yer vermiştir.Yine 03.03.2008 tarihinde Balıkesir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi kararına itiraz eden bankayı haksız bulmuş ve benzer bir karar vermiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin aynı konuda verdiği bu çelişkili kararları,tüketicinin yargıya olan güvenini sarsmaktadır.Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin daha önce verdiği kararlarıyla çelişen bu son kararının;Tüketicilerin,kredi kartı yıllık üyelik aidatının iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvurup sonuç alması ve geriye doğru bankalardan 5 yıllık aidatın iadesi girişiminde bulunması aşamasında verilmesi,dahası Anayasa ve yargıdaki değişikliklerden sonraki bir dönemde verilmesi,cari açık ve olası küresel kriz ve ülkemize yansımaları ve kriz tedbirlerinin yoğun olarak tartışıldığı bir döneme denk düşmesi düşündürücüdür. Bu kararla bankalar artık rahatlıkla üzerindeki olası kriz yükünü yine bu şekilde tüketicilere fatura edeceklerdir. Küresel krizin bizi teğet geçmesi ancak bu şekilde mümkün olabilir diye düşünüyoruz.
Bankalar, yıllık üyelik aidatı, hesap işletim ücreti ve masraf v.s. adı altında tüketiciden yılda yaklaşık 18 milyar dolar almaktadırlar. Bankaların çalıştırdıkları personele ise yılda ödedikleri maaş ve ücretler bunun yarısını bile bulmamaktadır. Hedef kitlesi milyonları bulan bu soyguna dur demek BDDK ve hükümetin sorumluluğundadır. Bankalarla tüketici arasında yapılan sözleşmenin karşılıklı irade ile oluşmadığına ilişkin çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır. BDDK ve hükümetin bu konuda kendilerine düşen sorumluluğu bir an önce yerine getirmesi tüketicinin en acil beklentisidir.
Yargıtay 13.Hukuk dairesinin verdiği bu kararın Tüketici Sorunları hakem Heyetlerine nasıl yansıyacağı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı-Tüketicinin ve Rekabetin Korunması genel Müdürlüğünün nasıl bir tutum takınacağını TÜDER olarak yakından takip edeceğiz. Ancak her şeye rağmen tüketicilerimize mücadeleden yılmamalarını ve bir an önce örgütlü mücadele içinde yer almalarını ve sorunlarını ancak örgütlü mücadele ile çözebileceklerini hatırlatmak isterim.
HAKSIZLIĞA KARŞI HAKLARINIZ …
Satın aldığınız mal hizmete ilişkin uyuşmazlığınız, mal hizmette bulunan ayıba ilişkin ise satıcı sağlayıcı ile imzalamış olduğunuz sözleşmede yer alan haksız şartlara ilişkin ise, taksitle satın aldığınız mal hizmete için erken ödeme bulunmanız halinde yapılması gereken erken ödeme indiriminin hiç yapılmaması veya yanlış yapılmasına ilişkin ise, satın aldığınız devre tatil sözleşmesinin sözleşmeye uygun olarak verilmemesi veya sözleşme gereği ödemeniz gereken üyelik ücretinin çok yüksek olmasına ilişkin ise, satın aldığınız paket tur sözleşmesinin sözleşmeye uygun olarak düzenlenmemesine ilişkin ise, kampanyalı (ön ödemeli) olarak satın aldığınız mal veya hizmetin zamanında ve gereği gibi teslim edilmemesine ilişkin ise, mesafeli sözleşme (internet, tv, vb. aracılığıyla) ile aldığınız mal veya hizmetin size zamanında teslim edilmemesi, cayma hakkınızı kullanmanıza rağmen bedelin iade edilmemesine ilişkin ise, banka veya tüketici finans kuruluşu ile imzalamış olduğunuz kredi sözleşmesini erken kapatmanıza rağmen gerekli olan faiz indiriminin yapılamaması veya yanlış yapılması veya sözleşme hükümlerinin ölçüsüz derecede aleyhinize olmasına ilişkin ise, banka veya tüketici finans kuruluşu ile imzalamış olduğunuz sözleşme esnasında sizden çeşitli isimler altında sözleşmede yer almadığı halde masraf vb. alınmasına ilişkin ise, imzalamış olduğunuz abonelik sözleşmesine ilişkin ise, kapıdan aldığınız mal veya hizmete ilişkin 7 gün içerisinde cayma hakkınızı kullanmanıza rağmen satıcı veya sağlayıcının ilk yedi gün içerisinde sizden para veya kıymetli evrak alınması yasak olduğu halde aldığı para veya kıymetli evrakın iadesi veya iptaline ilişkin ise, uyuşmazlığınızın çözümlenmesi için uyuşmazlık bedelini de dikkate alarak ikamet ettiğiniz yerdeki veya mal veya hizmeti satın aldığınız yerdeki Kaymakamlık bünyesinde yer alan Tüketici Sorunları Hakem Heyetine veya Tüketici Mahkemesi'ne başvurmanız gerekecektir. Eğer bulunduğunuz yerde Tüketici Mahkemesi yoksa Asliye Hukuk Mahkemelerine Tüketici Mahkemesi sıfatıyla başvurabilirsiniz.
Size en yakın Tüketici Sorunları Hakem Heyetine ulaşabilmek alo 175 tüketici hattından veya Derneğimizden bilgi alınabilir.
Eğer uyuşmazlığınız, satın aldığınız malla birlikte size garanti belgesi, Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzu verilmemesine ilişkin ise, Kanun’da yazılı düzenlenmesi ve bir nüshasının tarafınıza verilmesi gerekli olan sözleşmenin size verilmemesine ilişkin ise, Satın aldığınız mal veya hizmetin etiket fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark varsa ve sizin aleyhinize olan uygulanmışsa,cayma hakkınızı kullanmanıza rağmen size kapıdan satış yapan şirketin gereğini yerine getirmemesine ilişkin ise, gerekli idari işlemlerin yapılması için bulunduğunuz ilin Valiliğinde yer alan Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü'ne başvurmanız gerekmektedir.
Ayrıca uyuşmazlığınız,kampanyalı(ön ödemeli)sözleşmelerde size ödemelerinizin güvence altına alındığına ilişkin teminat gösterilmemesine, süreli yayınların verdiği promosyonlara, bankalar ile yaşadığınız diğer uyuşmazlıklara ilişkin ise gerekli idari işlemlerin yapılması için Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'ne başvurabilirsiniz.
BİLİNÇLİ ALIŞVERİŞE DİKKAT ETMEK GEREKİR ..
Satın almadan önce iyice düşünerek, gezerek, araştırarak ve kalite-fiyat karşılaştırması yaparak satın alınız. Satın aldıktan sonra "eşim beğenmedi, dar geldi, rengini beğenmiyorum" gibi nedenlerle para iadesi ve değişim gibi bir yasal hakkınız bulunmuyor. Ancak müşteri memnuniyeti açısından güvenilir müşterilerin bu taleplerini yerine getirmek etik olarak doğru davranıştır.
Alışverişten önce
1. Bir mal veya hizmete yönelmeden önce tespit yapınız. İhtiyaçlarınızı sıraya koyunuz ve en çok ihtiyacınız olan mal veya hizmeti belirleyiniz.
2. Bir mal veya hizmeti talep etmeden önce piyasa araştirmasi yapiniz. Serbest piyasa ekonomisi düzeninde ayni mali ayri mekanlarda farkli fiyatlarla bulmak mümkün olmaktadir.
3. Markaları karşılaştırınız. Broşür ve reklamların belirttikleriyle yetinmeyiniz. Eş,dost ve tanıdıkların da önerilerine kulak veriniz.
Alışveriş sırasında
1. Asla fişsiz veya faturasiz alişveriş yapmayiniz. Etiketsiz ürünleri asla almayiniz.Etiket üzerindeki bilgileri dikkatle okuyunuz.Örnegin:Etikette bulaşik makinasinda yikanmaz diye belirtilen ürünün yıkanması halinde, ugrayacagi zarardan siz sorumlusunuz .
2. Alacağınız ürünün etiketindeki katkı maddelerini dikkate alınız.
3. Özellikle dayanıklı tüketim mallarında garanti belgesi ve kolay ulaşabileceğiniz servis hizmetlerini arayınız. Garanti belgesini yetkili firmaya imzalatınız.
4. Malın üstünde yazan fiyatın dışında nakliye ve servis ücreti adı altında,ek ödemeler yapıp yapmayacağınızı araştırınız,
5. Satış sözleşmelerini,özellikle ince ve küçük yazıları,imzalamadan önce dikkatlice okuyunuz.
6. Özellikle gıda,ilaç ve kozmetik ürünlerinde son kullanım - üretim tarihlerini arayınız.
7. Dışarıdan ithal yoluyla gelen ve üzerinde Türkçe açıklaması bulunmayan ürünler risk taşırlar. İtibar etmeyiniz. Garanti belgesini mutlaka mühürletiniz.
8. Performansı sonradan ortaya çıkacak durumlarda,paranın tamamını ödemeyiniz.(Plastik pencere, Mobilya, Tamir vb.)
9. Satıcının her önerdiğini kabul etmeyiniz ve kararı satıcıya bırakmayınız. Size verilen vaadleri yazılı belegeyle isteyiniz.
10. Satıcılara gereksiz yaşam bilgileri (Meslek,eğitim, ekonomik durum)vermeyiniz.
11. Bayram öncesi,bayram günleri ve turistik bölgelerde alışveriş en aza indirilmelidir.
12. Eşdeger mallar arasindan yerli mallari tercih ediniz, her tür indirimden yararlanmaya çalışın.
14. Büyük mağazalara girdiğinizde,promosyon yapılan malların listesini görmeden alışverişe başlamayınız.
Alışverişten sonra:
1. Alınan malı,kullanım kılavuzunu iyice okuduktan sonra kullanınız.Hele dayanıklı tüketim mallarında mümkünse ambalajı serviste açıp kullanım şeklini öğreniniz. Kırık, ezik ambalajlı ürünleri kabul etmeyiniz. Eve getirilen ürünleri mutlaka ambalajında isteyiniz. Ambalajları
2. Yetkili servise açtırarak kurdurunuz. Bir sorun var ise karşılıklı imzalayarak bir "Tutanak"tutunuz.
3. Alınan mal veya hizmet bozuk,eksik veya kusurlu ise hakkınızı önce nezaketle arayınız.Sonuç değişmiyorsa yasal haklarınızı arayınız.
İyi alışverişler
GARANTİ BELGESİ YÖNETMENLİĞİ
Kazanan tüketici oldu ,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelikte değişiklik yapılarak resmi gazetede yayınlanmıştır.
Yönetmenliğe ''iş günü'' ibaresi eklendi ve iş günü; ''ulusal, resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı, 1 Mayıs ve pazar günleri dışındaki çalışma günleri'' olarak tanımlandı.
Yönetmelik hükümlerine ve Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce onaylanmış belgeye uygun olarak hazırlanacak garanti belgesinin tasdik edilerek tüketiciye verilmesini temin etmek ve ayrıca, bu yükümlülüğün yerine getirildiğini ispat etmekle satıcı, bayii veya acenteler sorumlu olacak.
Satılan mala ilişkin olarak düzenlenen faturalar garanti belgesi yerine geçmeyecek. Ancak, servis istasyonlarında yapılan onarım ve parça değişimi işlemleri sonucunda verilen fatura, yönetmeliğin öngördüğü garanti şartlarını içermesi kaydıyla, garanti belgesi yerine kullanılabilecek.
Tüm ürünler için 30 iş günü olan azami tamir süresinde de değişiklik yapıldı. Malın tamir süresi, otomobil, kamyonet ve traktörün dışında diğer ürünlerde 20 iş gününe düşürüldü.
Tüketicinin arıza bildirimini; telefon, faks, e-posta, iadeli taahhütlü mektup veya benzeri bir yolla yapması mümkün olacak.
Bir ürünün arızasının 15 iş gününde giderilmemesi halinde, ürün tamir edilinceye kadar muadil bir ürünün tüketiciye verilmesine yönelik süre de 15 iş gününden 10 iş gününe indirildi.
İmalatçı-üretici veya ithalatçı firmalar, ürettikleri veya ithal ettikleri, yönetmelikte belirtilen kullanılmamış mallar için Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğüne garanti belgesi onaylatmak zorunda olacak. Genel Müdürlük onayı bulunmayan garanti belgeleri geçersiz sayılacak.
TÜKETİCİ ALEV ALEV YANIYOR, BENZİNDE BEŞE RAMAK KALDI.
Damlaya damlaya gelen akaryakıt zamları tüketiciyi tedirgin etmektedir. Tüketici bu zam ve vergi yükü altında ezilmektedir.
Bu nedenle yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi veren tüketicinin ezici çoğunluğu sessiz sedasız kontak kapatmış olup aracını kullanamamaktadır.
Akaryakıt zamları ülke genelinde ulaşım zamlarını tetiklemiş, iğneden ipliğe diğer zamlar da sırasıyla birer birer yerini almaktadır .
Akaryakıttan alınan vergi düzeyine bakıldığında sosyal devlet anlayışının terk edildiği görülmektedir.
Akaryakıttan alınan vergi, kaçakçılığı adeta özendirmektedir.
Akaryakıt kaçakçılığı ve kayıt dışı ile mücadelede bakanlık ve hükümet denetimleri yetersiz kalmaktadır.
Bütçe açıkları “vur Abalıya” misali tüketicinin sırtından ÖTV ile karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle hükümet tüketicilerin vergi indirimi talebini duymazlıktan gelmektedir.
Benzin fiyatını serbest piyasa koşulları değil, hükümet politikası belirlemektedir.
Akaryakıt ürünlerinden alınan yüksek vergi ve kar marjının ötesinde bir hukuksuzluk durumuyla karşı karşıyayız. Akaryakıt zamları ulaşım zamlarını da tetiklemiştir.
Tüketici, akaryakıt ürünlerinin dövize bağlı olarak zamlanıyor masalına artık inanmamaktadır. Çünkü; 2008 yılında başlayan ekonomik krizde ham petrolün varili 140 dolara satılırken benzinin fiyatı bu günkü fiyatla satılmıyordu, bugün ham petrolün varil fiyatı 100 dolar civarında olmasına rağmen benzinin 1 litre fiyatı 5 TL'ye dayanmış durumdadır, benzinden alınan yüksek vergi ve yüksek kar marjı açıklanabilecek bir durum değildir. Bu gidişle akaryakıt fiyatlarının nerede duracağı da belirsizdir. Benzinin litresi beş liraya ramak kaldı .
Belki bugün belki yarın bir litre benzin 5 lira olcak gibi bekleyelim görelim.
15 MART DÜNYA TÜKETİCİLER GÜNÜ ,,,
15 Mart’ın Dünya Tüketici Hakları Günü olmasının nedenlerinden biri, 15 Mart 1962 yılında o dönemin ABD Başkanı John F Kennedy’nin Temsilciler Meclisinde ilk kez Tüketici Hakları diye bir kavram kullanmasından kaynaklanmaktadır.
İlk olarak Amerika, Avrupa ve İskandinav ülkelerinde ortaya çıkan Tüketici Koruma faaliyetleri Japonya’ya ve oradan da tüm dünya ülkelerine yayılmaya başlamıştır. Daha sonra Birleşmiş Milletler, 1985 yılında aldığı bir kararla TÜKETİCİ HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİNİ ilan ederken bu konuşmanın yapıldığı 15 Mart tarihini DÜNYA TÜKETİCİ HAKLARI GÜNÜ olarak kabul etmiş, ve Uluslararası tüketici örgütleri de bunu her yıl DÜNYA TÜKETİCİ HAKLARI GÜNÜ olarak kutlamaya başlamıştır. TÜKETİCİ HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ; Temel gereksinmelerin karşılanması hakkı, Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı, Ekonomik çıkarların korunması hakkı(Seçme hakkı), Bilgilendirme hakkı, Eğitilme hakkı, Tazmin edilme hakkı, Temsil edilme hakkı, Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olmak üzere tüketicinin 8 temel hakkını içermektedir.
Ülkemizde ise Tüketiciyi Koruma faaliyetleri özellikle 08.03.1995 tarih ve 22221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un, 08.09.1995 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra yurt genelinde önemli bir hareket kazanmıştır. Bu Kanun ile tüketicilerin hakları, yasal düzenleme çerçevesinde, çağdaş anlamda yeni boyutlara ulaşmıştır.
Tüketici yasasının uygulanması sonucunda, yasanın eksik ve aksayan yönlerinin günün koşullarına uygun hale getirilmesi amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda “4822 sayılı Kanun ile Değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” hazırlanarak 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tüketici yasası ile tüketiciler Kapıdan Satışlar, Taksitli Satışlar, Kampanyalı Satışlar, Garanti Belgesi, Türkçe Tanıtma Kullanma Kılavuzu, Satış Sonrası Hizmetler, Ayıplı Mal ve Hizmetler, Devre Tatil, Paket Tur, Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar, Tüketici Kredisi, Kredi Kartları, Süreli Yayınlar, Mesafeli Sözleşmeler, Abonelik Sözleşmeleri, Yanıltıcı ve Aldatıcı Reklamlar … vb. gibi pek çok konuda yasalar ile satıcı ve sağlayıcılar karşısında haklarını arama ve elde etme imkanına kavuşmuşlardır. Gerek devletin çıkardığı bir takım yasal düzenlemelerle gerekse tüketicilerin biraraya gelerek örgütlendiği sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ülkemizde sağlanmaya çalışılan tüketiciyi koruma ve haklarını gözetme faaliyetleri alanında en büyük görev yasanın uygulayıcısı konumunda olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve İllerde Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerine düşmektedir.
TÜKETİCİ BENZİN GİBİ ALEV ALEV YANIYOR …
BİR DEPO SURİYE'DE 70 LİRAYA TÜRKİYE'DE 200 LİRAYA DOLUYOR
Ortalama fiyatı 2003 yılında 1,80 lira olan 95 oktan kurşunsuz benzinin, 2010 yılındaki zamla birlikte yıllık ortalama fiyatının 3,70 liraya çıktığı 8 yılllık dönemde enflasyon ortalama % 77 olurken, benzin fiyatları ortalama % 203 oranında artış gösterdi. Bugün itibari ile 4. lirayı aştı eğer bu akşam yine zam gelmezse..
Türkiye'de bir depo benzin 250 liraya dolarken, Suriye'de bir aracın deposu 60 ,, 70 liraya dolmaktadır, Türkiye'de benzin pompasından benzinle birlikte zam akmaktadır.
Uygulanan vergi politikası devam ettiği ve fiyatların serbest belirlendiği sürece vatandaşın faturayı ödeyeceği kaçınılmazdır, hükümetin akaryakıttan alınan ÖTV'yi bir an önce kaldırması gerekmektedir.
Tavan fiyat uygulanmasına geri dönülmesi , fiyatların belirlendiği kurullarda ise tüketicilerin de temsil edilmesi gerekmektedir
Hükümetin , tüketicilerin akaryakıt fiyatlarına yapılan zam konusunda basın ve yayın yoluyla yaptığı çağrılara kulak vermesi gerektiği tüketicilerin akaryakıt zammına ilişkin şikayetlerini ciddi anlamda değerlendirmeye alınarak akaryakıt zammına önlem alınması gerekmektedir.
SİGORTA FİRMASININ İŞ GÜZARLIĞI.
Bende Tüketiciyim .
Eşimin adına kayıtlı bulunan aracı 22.04.2010 Tarihinde Groupoma sigorta Ordu acentesi (İ.A) Firmasından aracıma kasko sigortası yaptırdım zaman içinde araçta ufak tefek iki defa hasar oluştu oluşan hasarı da sigorta firmasından tazmin ettik, üçüncü hasarda bir başka araç tarafından hasar oluştu karşı tarafın trafik raporlarında %100 kusurlu olduğu kesindir , biz aracımızın onarımını yaptırıp bulunduğumuz sigorta firmasına durumu aktardık firma hasar dosyasını incelemeden üç defa hasar gördüğü gerekçesiyle 03.01.2010 tarihli yazısı ile aracın sigortasının iptal edildiğini yazı ile tebliğ ettiler, aracın sigortasının bitimine daha dört ay kadar bir süre vardı , yazı elimize ulaştığında aracın kasko sigortası iptal edilmişti, araç sigortası poliçesi önce iptal edilmiş sonra postaya verilmişti iptal yazısı postadayken haberimiz olmadan aracın sigortası iptal edilmişti , öncelikle durumu öğrenmek için sigorta acentesini aradım konu hakkında bilgi almak istedim genel müdürlük üç hasardan dolayı iptal etmiş demekle yetindi , bende acentesinin sorunu aşamayacağını düşünerek firmanın Trabzon bölge müdürlüğünü aradım durumu izah ettim genel müdürlük poliçenizi iptal etmiş denilerek soruna pek yaklaşımcı davranmadılar , ancak üçüncü hasarda bizim aracımız kusurlu olmadığını vurgulayarak izah ettiğimde kusurlu olan karşı tarafın aracı olduğundan sigorta firması karşı tarafın sigorta firmasına kaza tutarını rücüü ettirmesi gerekiyordu ki sigorta poliçesi iptal edilmemeliydi uzun uğraşlar neticesinde Groupoma şirketi dosyanın tam anlamıyla incelenmediğini yeniden yapılan incelemede, karşı tarafın hatalı olduğu tesbitine varılarak iptal edilen sigorta poliçesinin iptalinden vazgeçilerek iki gün aradan sonra yeniden Poliçenin aktif hale getirildiğini, tarafıma yazı ile tebliğ ettiler.
Sigorta acentesi poliçe bedelini tahsil ettikten sonra ,bundan sonrası ne olursa olsun hizmet anlayışı ile konuya duyarsız kalarak haksızlığa uğramış poliçe sahibinin sorununu çözmeye yardımcı olmakta yeterli hizmeti sağlamamıştır.
Groupoma firması hasar dosyasını incelemeden, üç hasar var poliçeyi iptal edelim, kolaycılığını tercih ederek sigortalısını mağdur etmiştir.
Oysa gerek acente gerekse bölge müdürlüğü veya genel müdürlük dosyayı ciddi anlamda incelemiş olsalardı, bu kadar sorunla karşılaşmamış olacaktık,
Sigortalısının mağduriyetine sebep olan tutum ve davranış sergileyen kurum ve kuruluşlar hiçbir zaman tüketicilerinin nezdinde tercih edilmeyeceklerdir.
Sigorta poliçesinin haksız yere iptal edilip , hakkımı aradığımda iki gün sonra iptal edilen sigortanın devam edildiğine dair yeniden poliçe düzenlenerek tarafıma gönderilmiştir.
Ben bundan sonra bir daha asla bu firmayı tercih etmeyeceğim kesindir..
SANAL ALEMDEN ,TÜKETİM TOPLUMUNA …
Tüketim toplumu tabiri, Batı'da sanayileşme sonrası ortaya çıkan toplum şeklini tarif etmek için kullanılmaktadır.
Seri üretimin artmasıyla hızla değişen arz-talep dengesi, üreticileri ve hükümetleri farklı politikalara itmiş, üretilenlerin hızlı tüketilmesini sağlamak maksadıyla türlü yollar denenmeye başlanmıştır.
Bu yolların en önemlileri elbette kitle iletişim vasıtalarıdır. Yazılı ve görüntülü basınla televizyon la birlikte son yıllarda bu ikisini de geçeceğe benzeyen internet, tüketim toplumunu yönlendirmede ve manipule etmede kullanılan başlıca kaynaklardır.
Günümüz de, artık ihtiyaçlar medya tarafından belirlenmekte, neyin ihtiyaç olduğunu düşünecek zamanı bulamayan tüketici, önüne sunulan alternatiflere 'evet-hayır' cevabından birisini verebilecek kadar bir zamanı ancak bularak, şuurlu olmaktan çok, gayri iradi ve şuursuz bir şekilde cevaplar üretmektedir.
Tüketim toplumunun meydana gelişinin altında yatan sebepleri ortaya koyarken, şunlar söylenebilir.
Tarihte aynı olayların iki defa vuku bulduğu olur. Birincisinde bu olaylar gerçek bir tarihi değere sahipken, ikincisi birincisinin karikatürüdür ve garip, acayip, fıtri olmayan bir serüvendir.
Bu tespitin ardından, yitirdiğimiz değerleri, gerçeklerinin yerini tutamayan suni düzenlemelerle telafi etmeye çalıştığımızı belirtmektedir.
Yeşilini yitiren hayatta yok olan insanlık, şehirlerin göbeğinde oluşturduğu suni teneffüs borusu misali parklarla vicdanını rahatlatmaktadır. İnsanlık, tarihe karışmış bazı güzellikleri, ritüel biçiminde, zorla yeniden güncelleştirerek tüketmektedir.
Bu, tüketim toplumunun özelliğidir. Günlük haberlerin acımasız yalancılığı, kitle iletişimi yoluyla bütün felaketler den yola çıkarak günlük hayatın sadeliğini ve sakinliğini yüceltmektedir. Cinayetler, hırsızlıklar ve tecavüzler her gün haber konusu yapılmakta, bunlardan yola çıkılarak faziletli bir topluma hasret yansıtılmaya çalışılmaktadır.
Tüketim toplumunda yayınlar paradokslarla doludur. Bir yandan asil evlilikler yüceltilirken, diğer yanda televole ve magazin tarzı programlar ile, aldatma ve ihanet meşrulaştırılmaktadır. Ailelerin çöktüğü, toplumun felakete sürüklendiği anlatıldıktan hemen sonra bütün ihanetlerin iç içe girdiği "yalan rüzgarları" estirilip kalan soylu kırıntılar süpürülüp atılmaktadır. Çünkü medya için önemli olan tüketim toplumuna, hızla tüketeceği malzemeyi pompalamaktır. Gaye, sahte ağlamalarla soylu tüketiciyi okşamak, ardından da bedeni hazlara ve doymaz ruhlara yalancı baharlar yaşatmaktır.
Yaşatılan baharlarda bir nostalji havası estirilir, erdemler tek tek sıralanırken, hedef, gerçeği yaşanıp bitmiş olayları sembolik olarak tekrar körükleyip tüketim kültürü oluşturmaktır. Tüketim kültürü, ya da kültür tüketimi...
Yeniden çevrim herkes için, eğer dışarı atılmak, uzaklaştırılmak, yarışma dışı bırakılmak istemiyorsa, bilgisini, genelde kullanılabilir bilgi piyasasına sunma zorunluluğu doğurur. Kişi, bilimsel olmak ya da dışarıda kalmamak, için kendisini bilgi gelişimi üzerinde temellendirmek ister.
Bilgi gelişimi tabiriyle, bir yeniden çevrimi anlatır. Çünkü günümüzde moda, bilgidir. Enformasyon toplumunun içinde yaşayan her fert, bilgili olmak, gelişmeleri takip etmek zorundadır. Daha doğrusu öyle yapıyor görünmelidir. Yoksa aslında ortada bilgi geliştiren falan yoktur.
Günümüz insanının bilgiye ulaşma çabaları, modayı takip etme gayretiyle aynıdır. İkisinin de yaptırımı içtimai muvaffakiyet yahut dışlanmadır. Dolayısıyla işimiz, rasyonel bir ilmi birikim süreciyle değil, rasyonel olmayan bütün diğer tüketim süreçleriyle dayanışma içindeki içtimai yapaylardır.
Televizyon ve radyoların düzenlediği yarışma programlarının aslında hiçbir öğretici yanı yoktur. Katılanların çoğunun heyecandan doğru cevap veremediği, ama yine de mutlu olduğu görülür çünkü istediklerini elde etmişlerdir, istedikleri şey paylaşımdır. Paylaşımın modern bir biçimi olan iletişim ve temas hedeflenmiş, o da başarılmıştır. Törenlerle yapılan paylaşımlar günümüzde yerini kitle iletişim araçlarıyla paylaşıma bırakmıştır.
İnsanlar, biyolojik bedenleriyle fiili olarak bir şeyi paylaşmazlar. Paylaşılan, kitle kültürü olarak adlandırılabilecek en küçük ortak paydadır. Tüketim toplumunda ortalama ferdin sahip olması gereken en küçük standartlar ve moda olan işaretler bütününe ne kadar erişilirse, o kadar başarılı olunmuştur.
Kitle iletişimi, kültürü ve bilgiyi dışlamaktadır. Katılımlar, içi boşaltılmış semboller aracılığıyla gerçekleşir ve hayatın içinde birer merasime dönüştürülerek yüceltilir. Bunda tabii ki yine yaygın olarak medya kullanılmaktadır.
Medya, tüketicinin davranışlarını yönetir ve insanlara zevkleri hatırlatıp, bu zevklerin nasıl olması gerektiğini öğretir. Reklamlar, bu konuda ciddi yatırımlar yapılarak geliştirilmekte, insanların eğlenerek ve hoşlanarak seyredeceği şekil e sokulmaktadır. Hala annesinin televizyonunu, margarinini, elektrik süpürgesini kullananlar, dışlanmakta, yeni modeller sunulmaktadır. Alternatiflerin sunuluşu öyle kurnazcadır ki, alayım mı ? sorusunu sormak aklımıza bile gelmez, hangisini almayalım ? sorusunu, farkında bile olmadan kendimize sorduğumuzu görürüz.
Reklâmlarda hep prezentabl, eli yüzü düzgün, gösterişli, tipler kullanılarak model insan paradigmaları oluşturularak önemli insanların "A" ürününü seçtiği ihsas edilmektedir. Tüketici bu durumda nesnenin faydalılığı ile ilgili soruya değil, nesnenin ona toplumda kazandıracağı statü ile ilgili soruya cevap vermektedir.
Netice sembollerle kuşatılmış sanal bir dünyada gibiyiz. Mahremiyetin dönüşümünü yaşıyor, kendimize ait bir hayat süremiyoruz. Ferdiyetçiliğin zirvesine çıkma aşkıyla yaşadığımız yılların sonunda en tepeden uçuruma yuvarlanırken, bireyselleşmeyle mahremiyetin farkını çok geç görmenin acısını çekiyoruz. Ne ben olarak kalabiliyor ne bize ulaşıyoruz. Başkaları tarafından kurgulanmış bir hayatın figüranlığını yapıp senaryomuzu ötekilere yazdırıyoruz. En kötüsü de bunun farkında olmamamız içler acısıdır.
YENİ YILA YENİ UMUTLARLA GİRERKEN,,
ALIŞVERİŞLERİNİZ , SOYGUNA VURGUNA , DÖNÜŞMESİN.
Malum 2010 yılını bitirmek, yeni yıla girmek için gün saymaktayız, bazılarımız yeni yılda sevinir bazılarımız üzülür, bunlar hayatın gerçekleridir ama siz yine de üzülenlerden olmayın.
Alış verişlerin doruk noktaya ulaştığı günlerden Ramazan bayramını, Kurban bayramını geride bırakarak , şimdide alışveriş çılgınlığının yaşanacağı , yılbaşı yaklaşmak üzere tüm mağazalarda AVM lerde bu günden itibaren artık yılbaşı indirimi adı altında , harıl harıl , soygun ve vurgun için hazırlıklarını tamamlamak üzeredirler yüzde elli, yüzde yetmiş indirim, bir alana bir bedava ,ve buna benzer onlarca kampanya senaryoları hazırlanarak tüketicilerin ilgisini çekmek için her yol denenmektedir , önce fiyatları şişirip sonrada indirim tabelaları afişleri ile tüketicilerin beğenisini kazanmaya çalışan ciddiyetten uzak bir ticaret anlayışı içinde bulunan bu tür , AVM ve market ve mağazalarda çok dikkatlice alışveriş yapılması bizim tavsiyemizdir.
Yılbaşı öncesi sokaktaki mağazalar ve AVM ler adım atılmaz duruma gelerek tüketici alışverişlerinde aşırı kalabalık ve yoğunluğundan tüketiciler yapacakları dikkatsizce alışverişlerinde eve dönünce hüsrana uğramaktadırlar, bilhassa rafta yazılı olan fiyatla kasadan geçen fiyatın aynı olmadığı , bütün mağazalarda bilinçli bir şekilde uygulanmaktadır. Fiyatıyla raftaki ürünü cazip hele getirip
tüketicinin alımını sağlıyor ürün kasadan geçerken kimsede dikkat etmiyor tüketici sanıyor ki raftaki fiyattan aldım halbuki hayır raftan kasaya gelene kadar zamlanarak farklı fiyattan kasadan geçmektedir, farkına vardığınızda pardon deniliyor, ama farkına varmasanız cebinizdeki paradan hırsızlık yapılmış oluyor.
Burada her kurum kendi üzerine düşen görevi yerine getirse denetimler yapılsa bu mağazalar denetildiklerini bilseler bu durumlar meydana gelmez ancak sorumsuzluk başını almış gidiyor sanki burası dağ başı soyguna devam.
Sanayi ticaret il müdürlüğü.
Ticaret ve sanayi odası,
Esnaf odası.
Belediye yetkilileri, herkes üzerine düşen görevleri yerine getirmiş olsa bizde şu an bunları yazmayacak olacaktık , ama maalesef her kurum , bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip gaflet ve delalet içinde tüketicilerin soyulmasına , aldatılmasına göz yummaktadırlar.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler bir gün gelecek devleşen yılanın panzehiri ile zehirlenecekler ve bu sorumluluğun vebalinden kurtulamayacaklardır.
Geçtiğimiz günlerde iki tane bayram geçirdik kaç işyeri denetlendi ve ne kadar ceza yazıldı ,eğer denetleyip ceza yazan varsa Allah aşkına gazetemiz aracılığı ile bize de bildir sinde bizde yayınlanmasına sebep olalım.
Tüm tüketicilerimizin daha bilinçli bir tüketici toplumu olması ve yeni yılın sağlık ve esenlik dolu günler içinde geçmesini temenni ederim..
TÜKETİCİ DERNEĞİ UYARIYOR
BÜYÜK MARKETLERE, AVM, LERE DİKKAT !
SOYGUN KASADA BAŞLIYOR !!!
'Kasada , etiket fiyat farkına dikkat'
Tüketicilerin yoğun şekilde şikayetçi olduğu, ürünlerin başında raf etiket ile kasa arasında oluşan fiyat farklarıdır, tüketicilerin özellikle kasada fiyatlara dikkat etmeleri gerekmektedir. "Tüketici lehine olan fiyat uygulanması geçerlidir .
Tüketicilerin alışverişlerde sıkça yaşanan sorunlardan birisi etikette yazan fiyatın kasada farklı bir fiyatla karşılaşılmasıdır .
Bu konuda Derneğimize yoğun şikayetler gelmektedir, mal veya hizmetin etiket fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanmasının geçerli olduğu THK Kanunun 12. maddesindeki mevzuat gereği yasalarla belirtilmiştir.
Tüketiciler şikayetlerinde mağaza ve firmaların promosyonlu ürünlerle dikkat çekerek, promosyonlu ürünlerin kasada farklı fiyat ile geçtiği için şikayetçi olmaktadırlar .
Reyon fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark yaşandığında mağaza yetkilileri ile tartışma yaşadıklarını kaydeden tüketiciler, yaşanan sorunların son bulmasını istemektedirler. Bir tüketicimiz mağaza ile yaşadığı sorunu dile getiren şikayetçi mağazaların bu durumu "pazarlama stratejisi" olarak açıkladığını kaydetti ve yaşadığı bir olayı şöyle dile getirdi: "Etiket fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olduğunu kasada fark ederek mağazaya yetkilisine ilettiğimde, Mağaza yetkilisi daha önce rafta bulunan bir başka malın bittiğini, o yüzden fiyat etiketinin orda kaldığını 92 punto ile yazan eski etiketin alt kısmında 12 puntoluk yazıyı gösterdi. (Okuma yazmanız yok mu?) deyince şok oldum ifadesini kullanmaktadır.
Tüm mağazaların bunu uyguladığını ve bunun adının pazarlama stratejisi olduğunu söyledi." Farklı fiyat uygulamasından şikayetçi olan vatandaşlar bu durumu firmaların "Haksız Kazançı" olarak tanımlıyor ve sert dille eleştiriyor.
Bu gibi durumlarda tüketicilerin duyarlı olmaları gerekmektedir tartışmaya mahal vermeden , bu gibi durumun yasal hakları olduğunu ifade etmelidirler aksi halde derneğimize başvurarak firma hakkında şikayetçi olduklarında firma hakkında yasal yollara basvurulacağı bilinmelidir.
BİR BAYRAM DAHA BÖYLE GEÇTİ
Ülkenin içinde bulunduğu bu olumsuz koşulların kaosun, yoksulluğun ve anti-demokratik baskıların sebebi hükümettir ve hükümet politikalarıdır.
Bu kadar gelen zam ve yoksulluğa karşın tüketicisiyle, işçisiyle, memuruyla, işsiziyle hangi para ile mutlu bir bayram geçirebildi ki. Demokratik hakkını kullanan memurları işten atmakla tehdit eden bir Başbakanın olduğu ülkede demokrasi nasıl gelişecek. Her alanda ayrımcılık yapan bir iktidarda kardeşlik nasıl boy verecek. Bu nedenle hükümetin bayram kutlamalarını biz tüketiciler samimi bulmadık. Sahte kutlamaları da kabul etmedik .
Gerçek ve herkes için kalıcı demokrasi istiyoruz. Gündüzleri, itilip kakılmayan, bizden-onlardan ayrımcılığına uğranılmayan, geceleri aç yatılmayan bir ülke istiyoruz. Gelecek “sadakalara” umut bağlamadan kendi kazancımızla karın doyurmak ve işsizlik sorunu çözülmüş bir Türkiye istiyoruz.
Sağlığımızın yabancı gıda tekellerine peşkeş çekilmesini istemiyoruz. Herkes için her yerde ve her zaman güvenli ve yeterli , bu koşuların sağlandığı gerçek demokrasi içinde sağlıklı ve mutlu aydınlık bir Türkiye istiyoruz..
Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları
Bildirgesine göre dokuz ana maddeden oluşan evrensel tüketici hakkı mevcuttur.
Temel İhtiyaçların Karşılanması Hakkı
Barınma, ısınma, aydınlanma, içecek ve kullanacak su bulma, haberleşme, ulaşım tüketicilerin en temel ihtiyaçlarıdır. Her tüketici, bu temel ihtiyaçların karşılanmasını talep edebilir.
Sağlık Ve Güvenlik Hakkı
Satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin
İnsan yaşamı ve sağlığı açısından kullanıcısına zarar vermeyecek durumda olmasıdır.
Bilgi Edinme Hakkı
Tüketicinin mal ve hizmeti satın alırken doğru karar verebilmesinin sağlanması için tüketicinin gerekli bilgilere ulaşabilmesi ve zararlı, yanıltıcı reklamdan, etiketten, ambalajdan korunmasıdır.
Eğitilme Hakkı
Tüketicinin hak ve çıkarlarını koruyabilmesi, tüketici bilincine sahip olması için eğitim kurumlarında eğitilmesidir.
Zararların Giderilmesi Hakkı
Satın alınan mal veya hizmetten dolayı tüketicinin uğramış olduğu zararın giderilmesi, o mal veya hizmetin yeniden tüketiciye ulaştırılmasıdır.
Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı
Sağlık koşullarına uygun bir çevrenin oluşumunda ülke ve
Doğal kaynakların doğru kullanımı ile çevrenin korunması, temiz ve sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere bırakılmasıdır.
Ekonomik Çıkarların Korunması Hakkı
Tüketiciye kıyaslama imkanı verecek çeşitte mal ve hizmetin en uygun fiyattan sunulması, satış sonrası her türlü teknik destek ve servisin tüketiciye ulaştırılmasıdır.
Seçme Hakkı
Tüketicilerin çeşitli ürün ve hizmetlere istedikleri zaman ulaşabilmeleri anlamındadır. Rekabetin tam olarak işlemediği pazarlarda devlet aksaklıların giderilmesi için yapacağı düzenlemeler ile uygun kalite ve fiyatlarda mal ve hizmetlerin tüketicilere sunulmasını sağlamalıdır.
Temsil Edilme, Örgütlenme, Sesini Duyurma Hakkı
Yukarıda sayılan hakların elde kullanılabilmesi, tüketicilerin haklarını koruyabilmeleri, mağduriyetlerinin giderilmesinde bir araya gelerek güç birliği oluşturmaları ve hükümetlerin ekonomik ve siyasi politikaların da dikkate alınma ve kamu kurumlarında temsil edilebilmesidir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İÇİN SEFERBER OLMALIYIZ
“Sürdürülebilir Bir Gelecek için Eğitim Anahtardır” sloganı ile dünya çapındaki tüketici örgütleri, sürdürülebilir tüketim için eğitim çağrısında bulunuyor!
Tüketiciciyi Koruma ve Dayanışma derneği, sürdürülebilir tüketim için resmi eğitim konusunda gerçekleştirilen küresel tüketici hareketine katılmaktadır.
Dünyadaki tüketici örgütleri, ulusal hükümetleri, Birleşmiş Milletler çevre programı’nın sürdürülebilir tüketim için eğitim prensipleri’ni benimsemeye ve uygulamaya davet ediyor. Bu günün amacı çocuklarımıza genç yaşlarından başlayarak sorumlu ve güçlendirilmiş tüketici olma yolunun sağlanmasıdır.
Birleşmiş Milletler çevre programı’nın sürdürülebilir tüketim için eğitim prensipleri’nde de özetlendiği gibi, sürdürülebilir tüketici tercihleri, sosyal kalkınma ve çevrenin korunması için oldukça önemlidir. Bu nedenle Derneğimiz dahil olmak üzere dünya çapındaki tüketici örgütleri, Çevre Bakanlarını Birleşmiş Milletler çevre programı’nın sürdürülebilir tüketim için eğitim prensipleri’ni benimsemeye ve uygulamaya davet ederken, aynı zamanda da Milli Eğitim Bakanları’ndan sürdürülebilir tüketim için eğitim konusunu resmi eğitimin ve dolayısıyla ders programlarının bir parçası haline getirmelerini istiyor.
Türkiye’de çok az da olsa İlköğretimin 4.sınıfında okutulan Sosyal Bilgiler ders kitabında ve ilköğretimin 6.sınıfında okutulan Sosyal Bilgiler ders kitabında tüketici haklarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmekle birlikte sürdürülebilir tüketime ders programlarında yer verilmemiştir. Bu nedenle, sürdürülebilir tüketim konusunda; tüketici bilinci ile tüketicilerin, çocuklarımızın, gençlerimizin nasıl davranmaları, nelere dikkat etmeleri, haklarını nasıl aramaları gerektiğinin en iyi şekilde ilgili ders programlarında yer almaları sağlanmalıdır. “Çocuklarımız için, adaletli ve sağlıklı bir gelecek sağlamak için, kalkınma amaçlarımızı gerçekleştirmek için sürdürülebilirliğe her anlamda ihtiyacımız var. Tüketiciler, hükümetler ve şirketler, hepsi birden sorumluluk almalıdır. İnanıyoruz ki uzun dönemde bu sorumluluğu gerçekleştirmemize en iyi yardımcı olacak olan yol genç nesillere sürdürülebilir tüketim konusunu anlatmaktan ve öğretmekten geçmektedir.”
Son olarak diyoruz ki sürdürülebilir gelecek için tüm toplum kesimleri seferber olmalıdır.
DÜNYA SATIN ALMAMA GÜNÜ
.(Buy Nothing Day)
24 Kasımda HİÇ BİR ŞEY ALMAMAYA çağırı….
24 Kasım Uluslararası satın almama günüdür. “Satın Almama Günü” her yıl Kuzey Amerika’da 23 Kasımda , tüm dünyada ise 24 kasımda tüketicilerin, bir gün hiçbir şey satın almayarak tüketim çılgınlığına dikkat çekmelerinin adıdır.
Satın almama günü Kanadalı grafik sanatçısı Ted Dave tarafından 1992 yılında başlatılan bir eylemdir.
Bu günde, 65 ülkede tüketiciler tarafından çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.
Alış veriş merkezleri önünde kredi kartı kesme, zombi kıyafetleriyle alış veriş merkezleri çevresinde gezme, 9-10’ar kişilik gruplarla mağazalara girip uzun süre hiçbir şey satın almayarak gezinme, bildiri dağıtma ve alış veriş merkezleri çevresine çıkartmalar yapıştırma gibi etkinlikler çeşitli ülkelerde en çok rağbet edilen eylemlerdir.
Bu gün ülkemizde tüketicilerin “tüketimden gelen güçlerini kullanmaları” açısından son derece önemli bir gündür.
Satın Almama Günü sadece tüketim çılgınlığına karşı değil, sürekli artan hayat pahalılığına, sürekli gelen zamlara, tüketicilerin reklamlar aracılığı ile aldatılmasına, kredi kartı kandırmacasına karşı tüketicilerin kendi iradelerini kontrol edebilmeleri açısından önemli bir deneyim günüdür.
Tüketicilerimizi, yağmur gibi gelen ve gelecek zamlara karşı, bankaların reklam yönlendirmesi ise şişirilmiş talep yaratma ve kredi kartı ile harcama yaptırmalarına karşı, enflasyonun altında ücret artışlarına karşı, tüketim çılgınlığını kontrol etme yeteneklerinin geliştirilmesi için 24 Kasımda HİÇ BİR ŞEY ALMAMAYA çağırıyoruz.
• Tüketicinin Gıda Enflasyonu şaha kalktı.
• Ülkemizin gıda güvencesi tehdit altındadır.
• Dışa bağımlı olmayan halktan yana yerli tarım ve gıda politikası uygulanmalı dır .
Ülkenin ve halkın yararına uygun olmayan dışa bağımlı tarım ve gıda politikaları ile spekülatif uygulamalar nedeniyle çeşitli tarımsal ürünlerin fiyatları çok yüksek oranlarda artırılmıştır.
Günümüz Türkiye sinde Avusturya dan elma Hollanda dan peynir Çin den sarımsak prinç ve buna benzer yüzlerce gıda maddesi , adını bile duymadığımız ülkelerden et ithalatı yaparak yeni ülke adlarını da öğrenmiş bulunmaktayız.
Gıda, günümüzde tüm insanlığın, bu arada ülkemizin ve halkımızın en stratejik, en temel olmazsa olmaz unsurudur. Ülkemizin tarımı ve halkımızın gıdası üzerinde içeriden ve dışarıdan büyük oyunlar oynanmaktadır. Kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkartılan Türkiye, tarımsal ürünler ve gıda maddelerinde ithalatçı konumuna düşürülmüştür.
Halkın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan gıda güvencesi tehdit altındadır. Çok acil önlemler alınmazsa zaten açlık sınırında olan tüketicilerimiz isyan edecek ve çok önemli asayiş sorunlarını gündeme getirecektir. Toplumsal barış ve huzur bu anlamda tehlikeli bir duruma doğru sürüklenmektedir. Konu, artık ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir. Tarımın ve gıdanın kurtuluş reçetesi diye tanımladığımız önlemler paketi içersinde yer alması gereken öncelikler bizce şunlar olmalıdır.
1) Piyasada yapay fiyat artışlarına neden olan spekülatörler ve karaborsacılar tesbit edilerek en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
2) Ülkemizin tarımını bitiren ve halkımızın gıdasına el koyan IMF ve Dünya Bankasının insanlık dışı ve tüketici haklarına aykırı politikalarına derhal son verilmelidir.
3) Tarımsal üretim içersinde yer alan köylülere, çiftçilere, üreticilere çok ciddi destekler verilerek hem üretimin devamlılığı hem de verim artışı sağlanmalıdır.
4) Çok ciddi ulusal tarım ve gıda planlaması yapılmalı ve gıda güvencesi piyasa mekanizmasına asla devredilmemelidir.
5) Tarımsal alanda faaliyet gösteren ve tarım sektörüne destek veren hiçbir devlet kurumu özelleştirilmemeli, var olan özelleştirme planlarından derhal vazgeçilmeli, yeniden kamu girişimciliğine önem ve ağırlık verilmeli ve kontrol altına alınmalıdır.
6) İthalat ve ihracat rejimi çok ciddi olarak yeniden gözden geçirilerek Türkiye tarım ve gıda ürünü ithalatçısı olmaktan kurtarılmalı, Türkiye’de üretilme olanağı olan hiçbir tarım ürünü ithal edilmemelidir.
7) Yerli tarım ve gıda ürünleri üretimi ve sunumu öncelikle halkın temel gıda ihtiyacı karşılanmak üzere planlanmalıdır.
8) Yerli tohum üretimi geliştirilmeli,çeşitlendirilmeli ve biyoçeşitlilik yönünden zengin olan ülkemiz GDO’lu tohumlar başta olmak üzere tohum ithalatından kurtarılarak dış ülkelere bağımlı kalınmamalıdır.
9) Etkin bir yerli malı kampanyasıyla yerli tarım ve gıda ürünleri tüketimi teşvik edilmelidir.
10) Türkiye’nin organik tarım üretimi politikaları çok ciddi bir şekilde ele alınarak organik tarım alanları genişletilmeli ve organik tarım üretimi teşvik edilmelidir.
11) Yeniden üretim ve tüketim kooperatifçiliği teşvik edilerek spekülatör, vurguncu ve karaborsacılar aradan kaldırılmalı, üretici ile tüketicinin doğrudan iletişimi kooperatifler aracılığıyla sağlanmalıdır.
12) Son yıllarda, özellikle süpermarket ve hipermarketler gibi alışveriş merkezleri yoluyla gereksiz ve dışa bağımlı sağlıksız gıda tüketimi pompalanmaktadır. Açlık sorunuyla baş başa olan bir ülkede böyle bir savurganlık, ülkemize ve halkımıza zarar veren alışveriş modeline artık dur denilmelidir.
Zaten, bu tür hipermarket ve grosmarketlerin büyük bir çoğunluğu yabancıların elindedir. Bize göre çözüm yerli üretimi teşvik eden ve yerli üreticilerle doğrudan bağlantılı olabilecek şekilde alışveriş yerleri olan küçük marketler ve tüketim kooperatifleri yeniden yaygınlaştırılmalıdır.
Belirtmiş olduğumuz çözüm önerileri küçük ve orta vadeli önlemlerdir. Kalıcı çözüm ise gerçek anlamda halktan ve tüketici haklarından yana, dışa bağımlı olmayan, kamu yararı ve sosyal devlet anlayışını ön plana alan bir ekonomik politikanın benimsenmesi ve bu anlayışta sürdürülebilir bir tarım ve gıda politikasının uygulanmasıyla mümkündür.
TÜKETİCİ DİKKAT.
SİZİ ALDATIYORLAR…
Ordu’da da şubesi bulunan birçok marketlerin genel merkezleri tarafından tüketicilerin cep telefonlarına dur durak yok mesaj üstüne mesajlar gelmektedir.
Mesajın içeriğine bakıldığında tamamen tüketiciyi aldatmaya yönelik olup mesajın içeriği mağaza yetkilileri tarafından uygulanmamaktadır.
Telefonunuza gelen mesajda mağazamızda 17.19 Eylül tarihleri arasında…….. markalı . çamaşır deterjanı 12.90 T.L yerine sadece 5.TL. yazmasına rağmen mağazaya gittiğinizde bu ürünü size vermiyorlar gelen mesajın içeriğini gösterdiğinizde size gelen mesaj genel müdürlük tarafından yollanmış ancak bizim kasa uygulamamızda siz 30.T.L. lık alış veriş yaparsanız çamaşır deterjanını 5 .T.L.ye verebiliriz denilerek tüketiciler ve mağaza görevlileri arasında tatsız tartışmalara neden olmaktadır.
Tüketicilerin bu tür mesajları itibara almamaları hatta mesaj gelen kuruma giderek bir daha telefonuna mesaj göndermemeleri hususunda başvuruda bulunmalıdırlar aksi halde bu mesajlar sürekli gelecektir.
Bu tür ciddiyetten uzak , tüketicisini adeta yolunacak kaz gibi gören firmalar markalarını ve ismini kullanarak tüketicilere yönelik aldatıcı ve yanıltıcı mesajlar yollayarak tüketicilerin mağduriyetine ve kandırılmalarına neden olmaktadırlar.
Oysa günümüzde tüketici bilincinin her geçen gün daha arttığı bu günlerde tüketici bulamamaktan şikayetleri olsa gerek bu tür mesajlara itibar etmektedirler.
Bilinçli bir tüketici toplumu yaratabilmek için tüketicilerin daha dikkatli ve uyanık olmaları gerekmektedir .
Bu tür aldatıcı ve yanıltıcı mesaj alan tüketicilerin bizzat şahsen derneğimize başvurmalar başvurdukları takdirde firmalar hakkında yasal işlem yapılacaktır.
OKULLAR AÇILDI ÇOCUKLARIMIZIN KARŞILAŞTIĞI TEHLİKELERE DİKKAT!..
ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIK VE GÜVENLİKLERİ RİSK VE TEHLİKE ALTINDA
İLGİLİ VE YETKİLİLERİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ
Okul öncesi eğitim-öğretim ile ilköğretim okulları ve liselerin açıldığı bugünlerde çocuklarımız önemli risk ve tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu risk ve tehlikeleri 3 grupta toplayabiliriz. 1- Çocukların beslenmesi ve sağlığı açısından riskli ve tehlikeli olan okul kantin ve kafeteryalarında satılan yiyecek ve içecekler 2- Okul servis araçlarının uygun olmayan hizmetlerinden kaynaklanan sorunlar 3- Sağlığa uygun olmayana okul malzemeleri
Okullardaki kantin ve kafeteryalarda cipsler, şekerlemeler, gofretler, sucuklu-salamlı tost ve sandviçler, kekler, bisküviler ile kola, gazlı içecek ve hazır meyve suları gibi yiyecek ve içecekler satılmaktadır. Bilim kurulları ve bilim insanları bu tür yiyecek ve içecekleri çocukların sağlıkları üzerinde obezite, hipertansiyon, diyabet, kroner arter hastalığı, kanser gibi sağlık etkileri olduğunu belirtmektedirler. Yine, bilim insanları tarafından bu tür yiyecek ve içeceklerin yerine taze meyve, pastörize süt, ayran ve yoğurt gibi yiyecek ve içeceklerin çocuklara sunulması gerektiği belirtilmesine karşın bunlar kantin ve kafeteryalarda bulundurulmamaktadır.
Öğrencileri taşıyan okul servis araçlarının büyük bir çoğunluğu tam olarak Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği'ne uygun taşıma hizmet vermemektedir. Bu eğitim-öğretim yılı başına kadar gerek Derneğimizin yapmış olduğu araştırmalarda gerekse Derneğimize veliler tarafından yapılan şikayetlerde, Yönetmeliğe uygun olmayan bir çok servis aracı sorunu olduğu görülmüştür.
Bu sorunlar şöyledir:
Araç kullanan bir çok şoförün Yönetmelikte belirtilen niteliklere uymaması
Birçok servis aracında rehber personel bulundurulmaması
Her öğrencinin oturarak taşınması gerektiği halde taşıma sınırının üzerinde öğrencilerin ayakta taşınması
Öğrencilerin, belirlenen veya istenilen duraktan alınıp bu durağa bırakılmaması
Öğrencilerin belirlenen saatlerde duraktan alınmaması ya da hiç alınmaması
Yıl içinde servis araçları ücretlerinin arttırılması
Okul servis araçlığı hizmeti yapan bir çok firma ya da şahıs bu hizmet dışında başka taşımacılık hizmetleri yapması nedeniyle, okul servis hizmetlerinin aksamasına neden olunması son Yönetmelik değişikliği ile okul servis aracı yaşının 12'den 20'ye çıkartılması. Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa'da bu araçların kullanım ömrü 10 yıldır.
Yönetmeliğe uygun taşıma hizmet vermeyen servis araçlarından kaynaklanan bu sorunlar hem çocuklarımızın güvenliğini risk ve tehlikeye sokmakta hem de aileleriyle birlikte maddi ve manevi olarak mağdur edilmelerine neden olmaktadır.
Çin malları ağırlıklı olmak üzere, özellikle de okul öncesi ve ilköğretimdeki öğrencilerin kullandığı renkli kalem, silgi, boya, oyun hamuru, çanta, matara, beslenme kabı, çorap, iç çamaşırı gibi ürünlerde yapılan araştırmalarda çocukların sağlığı açısından çok tehlikeli kimyasal maddeler bulunduğu saptanmıştır. Bu ürünlerde kanserojen, alerjik, büyüme ve metabolizma bozukluğu, böbrek ve karaciğer bozukluğu, cinsel gelişim sorunları gibi sağlık etkisi olabilecek maddeler, ağır metaller, formaldehit gibi maddelerin bulunduğu belirtilmektedir.
Bu tür riskli malzemelerin biraz da ucuz olmasından dolayı çocuklar tarafından çok yoğun bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Renkli, boyalı okul malzemelerindeki boyalar çocukların elleri ve ağızlarını bulaşarak belirtilen sağlık sorunlarına neden olabilmektedir
Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği açısından okul kantin ve kafeteryalarda sağlığa zararlı yiyecek ve içeceklerin yerine sağlıklı beslenmeye uygun yiyecek ve içecek satılması sağlanmalıdır. Sağlıksız yiyecek ve içeceklerin okul kantin ve kafeteryalarda satılması yasaklanmalı.
Okul servis araçlarının mevcut yönetmeliğe tam olarak uygun hizmet verebilmesi için gerekli tüm önlemler alınmalı, bu konuda ilgili kuruluşlar arasında eş güdüm sağlanmalıdır. Yönetmelik değişikliği ile getirilen 20 yaş sınırı 10 yaşına indirilmelidir.
Sağlıksız okul malzemelerinin çocuklara satılması önlenmeli ve yasaklanmalıdır.
Okul kantin ve kafeteryaları ile okul servis araçları ve okul malzemelerinin ithalatı, bu malzemelerin satıldığı toptan – perakende firmalarındaki denetimlere ağırlık verilmelidir.
Tüm bu sorunlar, başta hükümet olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Valilikler, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Okul yönetimleri ve Okul aile birlikleri ile velileri çok yakından ilgilendirmektedir.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği açısından ilgili tüm tarafları görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.
SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDEN GIDA FİRMALARI VE MARKALARI AÇIKLANSIN
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılan gıda analizlerinde sağlığımızı tehdit eden analiz sonuçları bulunmuştur. Bu analizlerde kırmızı toz ve pul biberlerde, kuru incirde ve kuru incir ezmesinde, ballı çerez örneklerinde özellikle de kanser etkisi olan bir çeşit küf olan aflatoksin maddesinin bulunduğu görülmüştür. Aynı şekilde, bir çok bitkisel ürün analizinde çok tehlikeli ve doğrudan kanser etkisi olan zirai ilaç kalıntısı ( pestisit ) bulunmuştur. Tavuk ve hindi etleri ile hazır yemeklerde mikrobiyolojik yönden uygunsuzluklar görülmüştür. Bazı bebek mamalarında kurşun bulunmuştur.
Tüketicilerin evrensel ve yasal hakları olan sağlık hakkı ile bilgilendirilme hakkı hiçe sayılmaktadır. Sağlıksız gıda maddelerine ait bu analiz sonuçları hakkında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bilgilendirilmeyen her yaş grubundaki tüketicilerin sağlığı tehdit altında bulunmaktadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın, 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun İle Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik hükümlerine göre, güvensiz gıda maddelerinin piyasaya arzının yasaklanması, piyasaya arz edilen ürünlerin toplatılmasının sağlanması görevi bulunmaktadır. Oysa Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu görevlerini yeterince ve gereğince yerine getirmemektedir.
Bu mevzuata uygun olarak, piyasaya arzı yasaklanan ve piyasadan toplatılan güvensiz gıda maddeleri konusunda alınan bu önlemler hakkında tüketicilerin bilgilendirilme zorunluluğu bulunmaktadır. Buna göre, yasaklanan ve toplatılan gıda maddelerine ilişkin gerekli bilgilerin ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle risk altındaki tüketicilere duyurulması gerekmektedir. Ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu görev ve sorumluluğunu da yerine getirmemektedir.
Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma olarak, tüketiciler adına Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz: Tüketicinin sağlık hakkı ile bilgilenme hakkına saygı göstererek yasal görev ve sorumluluğunuz gereğince;
- Denetimlere ve analizlere ağırlık verilsin.
- Güvensiz ve sağlıksız gıda maddelerinin piyasaya arzı yasaklansın.
- Piyasadaki güvensiz gıda maddeleri toplatılsın
- Piyasaya arzı yasaklanan ve piyasadan toplatılan güvensiz gıda maddeleri hakkında tüketiciler eksiksiz ve doğru olarak, zaman geçirilmeden basın ve yayın yoluyla bilgilendirilsin. - SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDEN GIDA FİRMALARI VE GIDA MARKALARI AÇIKLANSIN
TÜKETİM ÇILGINLIĞI…
ZENGİN YİNE ZENGİN FAKİR YİNE FAKİR.
İstanbul da yeni açılan teknoloji mağazasında izdiham, tüketiciler birbirini eziyor yaralanan tüketici hastaneye kaldırılıyor alış veriş yapanlar düzeni sağlamak için coplanıyor müşterilerinin üzerine biber gazı sıkılıyor ” teknoloji mağazasının açılışları için akşamdan sıraya giren tüketiciler kapılar açılınca mağazaya hücum edip izdihamlar yaşanıyor nedir bir sorunumuz mu var acaba diye düşünmek gerekiyor
Bu haberleri çoğaltmak mümkün, ancak son yıllarda artan bu haberleri görmezden gelmek mümkün değil. Ne oluyor tüketicilerimize niçin durup dururken birden çıldırdılar? Nasıl yanındaki bir kadının suratına basıp bir malı ondan önce “kapıp” meydan muhaberesinde zafer kazanmış savaşçı edasıyla kasaya koşabiliyorlar Ne oldu insanlığa? Ne zaman komşuluk, yardım, başkalarının da haklarına saygı gösterme, centilmenlik duyguları gibi sosyal davranışları bir kenara atıp, sahip olma ve daha fazla tüketme duygusuyla yanındaki insanın gırtlağına ayağıyla basıp kasaya koşmaya başladık?
Aslında sorunun cevabı bir yılda reklam için dünyada ayrılan payın 500 Milyar Dolar olduğu bilinmekte veya ABD’de 11 Eylül saldırılarının hemen ardında “President” George W. Bush’un halkına hitaben yaptığı konuşmada Alışveriş merkezlerine gidip bir şeyler satın almanın bir vatandaşlık görevi” olduğunu söylediğini hatırlamaktan geçiyor.
Kişi, harcadıkça kendine güveni geliyor, harcadıkça morali düzeliyor, harcadıkça mutlu oluyor aslında harcadığının kendi hayatı olduğunu bilmeden. Tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi. Sahte bir tatmin ve mutluluk duygusuyla “küffar ordusuna yalın kılıç dalan” din savaşçısı coşkusuyla dalıyor mağazalara Kredi Kartlarıyla ! Peki aradığı mutluluğu buluyor mu dersiniz? Bu konuda Worldwatch Enstitüsünün araştırması farklı bir sonuç koyuyor ortaya.
Yılda 13.000 Dolar a kadar ihtiyaçların karşılanmasından dolayı Tüketicilere mutluluk veriyor. Ancak ne yazık ki yıllık gelir daha yukarı çıktıkça harcama ile doğru orantılı bir tatmin sağlamıyor. Yani daha çok harcadıkça daha mutlu olmuyor insan. Öyleyse bu kontrol edilemez hale gelen tüketim çılgınlığının sebebi ne? Bu sebep biz-zati mal ve hizmet üreten firmaların tatmin edilemez kar duygularından kaynaklanıyor. Daha açık bir deyimle kapitalist sistemin bireyi daha, daha çok tüketme ve daha çok çalıştırma ve daha çok kar elde etme dürtüsünden kaynaklanıyor. Buna “karı maximize etmek” deniyor.
TEMEL İHTİYAÇ YERİNE LÜKS TÜKETİME BÜTÇE..
Yine yapılan araştırmalara göre, kadınların yılda makyaj malzemesi harcamaları 18 Milyar Dolar. Oysa dünyadaki her bir kadına üreme sağlığı ve doğum kontrol eğitimi vermenin maliyeti sadece 12 Milyar Dolar dır.
Tüm dünyada bir yılda yapılan parfüm harcaması 15 Milyar Dolar. Tüm dünyada ki nüfusun okuryazarlığının sağlanması için gerekli olan bütçe sadece 5 Milyar Dolar. Ev hayvanı mamaları için yapılan tüketim tutarı 14 Milyar Dolar’dır, Sadece AB’de yenilen dondurmalar için AB vatandaşı tüketicilerin ödediği para 11 Milyar Dolar’dır. Oysa Dünya’da günlük 2 Dolar ın altında gelir elde eden tüketici sayısı 2,8 milyar kişidir.
Tüketiciler 1960’larda yılda 4,8 trilyon Dolar tüketim harcaması yapıyorlardı. 2000 lere gelindiğinde harcama tutarı 20 trilyon Doları buldu. 2007’lerde tüketim çılgınlığı dizginlenemez boyutlara ulaştı ve 25 trilyon Doları geçmiş durumda. (Bu yazıda bireysel tüketim konusu dışı olduğu için savaşa ve silahlanmaya ayrılan bütçe yazı dışı tutulmuştur.)
Ülkemizde de durum hiçte farklı değil. İstanbul’da bir hipermarketin bir aylık alış-veriş rakamları şöyle; Bir ayda giren müşteri sayısı bir milyon. (her giriş ayrı bir müşteri olarak hesap edilmiş.)
Bir ayda tüketilen yumurta sayısı bir milyon, tüketilen et miktarı ,idi kullanılan deterjan , tuvalet kağıdı rulosu 800.000 adet. Yani dünyanın etrafını iki kez kağıtla sarabilirsiniz.
KAPİTALİZİM MERKEZİNDEKİ TÜKETİCİ DAHA DA ÇILGIN
Bu durum gelişmiş, geri bıraktırılmış veya gelişmesine izin verilmemiş ve verilmeyen ülke tüketicilerine göre de değişiyor. Örneğin ABD; dünya nüfusunun %4,7 sini barındırıyor. Ama doğal kaynakları kullanma oranı %25. Tüm dünyada ki çöp ve atığın %25 ila 30’unu ABD çıkarıyor. Ortalama bir Amerikalı, ortalama 1 gelişmekte olan ülke vatandaşından 50 kat fazla çelik,56 kat fazla enerji, 170 kat fazla kauçuk kağıt, 5 kat fazla tahıl tüketiyor. Kapitalizmin merkezindeki tüketiciler de eşitsiz. Örneğin bir Amerikalı, bir İngiliz’in 2 katı doğal kaynak tüketiyor. Diğer yandan 24 Afrikalı ancak bir Amerikalı kadar doğal kaynak tüketiyor.
Peki, bu kadar tüketen gelir seviyesi yüksek tüketiciler sağlıklı ve mutlu mu? Cevabı açık bir HAYIR’dır. Yine yapılan araştırmalar ortaya koymuştur ki; tüketim çılgınlığı yeni dertlerin kaynağıdır. Tüketimle beraber stres de artmaktadır. Aile için ve yakın çevre ile sosyal ilişkiler ve iletişim zayıflamaktadır. Borçlanmalar, şişmanlık hastalığı, çevre kirliliği, hormonlu ve genetiği değiştirilmiş gıdalara bağlı hastalıklar artmaktadır. Zengin ülkelerde kalp, damar hastalıklarından ve kanserden, dengesiz beslenme, obezite ve stres kaynaklı hastalıklardan ölüm oranı yüzde 42 gibi inanılmaz bir düzeydedir.
SADECE KENDİMİZİ DEĞİL DÜNYAYIDA TÜKETMEKTEYİZ..
Aslında bunu zengin ülkelerde hızla yükselen obezite hastalığında da sera gazları salınımında da görmek mümkün. ABD tüm dünyadaki sera gazı salınımının tek başına dörtte birini üretmekte. Yani ABD tek başına bugünkü iklim değişikliğini yaratan kirliliğin yüzde 25’ni üretmektedir. Yine, petrol ve kömürün dörtte birini, doğal gazın yüzde 27’sini tüketmektedir. Tüm dünyada üretilen arabaların yüzde u ABD’dedir. ABD’li tüketicilerin kullandığı arabalar nedeniyle atmosfere bırakılan karbon oranı, Japonya’nın tüm sanayi faaliyetleri nedeniyle bırakılan karbon oranına eşittir. Dünya nüfusunun sadece yüzde 12’sini barındıran Kuzey Amerikan ve AB ülkeleri, dünya genelinde yapılan tüketim harcamalarının yüzde 60’nın yapmaktadırlar.
Ekolojik dengenin bozulması, toprak erozyonu, orman yangınları ve ormanları bilinçli yok ediş, biyolojik çeşitliliğin azalması, temiz su kaynaklarının hızla kirlenmesi ve azalması, hava kirliliği, asit yağmurları, küresel ısınma ve küresel ikim değişikliği, radyoaktif kazalar ve atıklar, büyük kasırgalar, seller tüketim çılgınlığının diğer etkileridir.
Çünkü; kapitalist sistem tarafından körüklenen tüketim çılgınlığına dünyanın kaynakları yetmemektedir. Tüketim çılgınlığı bu hızla giderse 2050 yılında dünya artık yetmeyecek yeni bir dünyaya ihtiyaç duyulacaktır. Bu dünya henüz bulunamadığı ve gelişmiş kapitalist ülkeler o bulunacak yeni dünyayı henüz işgal edemedikleri için mevcut kaynaklara ulaşmak için yeniden, yeniden silaha başvuracaklardır. Sadece su ve gıdaya sahip olmak için bölgesel ve küresel savaşlar öngörülmektedir. Bu nedenle Birleşmiş milletler raporunda 2050 yılında yapılacağı varsayılan su savaşlarının tam da göbeğinde TÜRKİYE vardır.
TÜKETİM ÇILGINLIĞI KADER DEĞİLDİR..
Tüketim çılgınlığı kader değildir. Yenilmesi ve kontrol altına alınması gereken bir hastalıktır. Bu hastalığı önlemenin yollarından birisi şirketlerin kar,yine kar dürtüsünün kontrol altına alınması ise ,diğeri bilinçli tüketici davranışıdır. Bilinçli tüketici davranışı; ihtiyaçları belirlemek, ihtiyaç olunan mal ve hizmetler konusunda yeterli bilgi edinmek, fiyat araştırması yapmak ve bunun sonucun da bir alışveriş listesi ile alış verişe gitmek ve bu listeye uymaktır. Bilinçli tüketici olmanın olmazsa olmaz diğer şartı ise örgütlü tüketici olmaktan geçer. Örgütsüz tüketici “köle”dir. Bu nedenle tüketicilerin kölelikten kurtulmasını çok önemli bir yöntemi tüketici derneklerinde örgütlenerek, yaşamlarına ve geleceklerine yönelen saldırılara karşı birlikte “tüketimden gelen güçlerini” kullanmalıdır.
Sözün özü “Deryanın içinde olup, deryayı bilmekten” geçer.
TÜKETİCİLER DİKKAT ! BANKA VAR …
AKLINI KULLAN BANKA KULLANMA.
T.C BAŞBAKANI R.T.E 73 MİLYON TEMİNATIMIZ ALTINDADIR DİYORSA.
BUNLARA DUR DEMELİDİR.
ABD Finans sektörünün çöküşüyle başlayan kriz tüm ülkeleri yangın yerine çevirdi. Bu kaostan ilk önce kaosun yaratıcısı bankalar ve finans sektörü etkilendi. Büyük finans kuruluşları ve bankalar , ülkeleri de sürükleyerek batıyor. BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş krizi değerlendirirken “yeni tür işsizlikler ve yeni yoksullar” yaratabileceğine dikkat çekiyor. Çünkü ülkemizde de uygulanan ekonomi programının yaratıcısı programın kimleri vuracağını ve nasıl işleyeceğini çok iyi biliyor. Böylesi kriz ortamında bankalar krizin yükünü tüketicilerin sırtına yüklemeye başladılar bile .
TÜKETİCİLER DİKKAT BANKALARIN TUZAGINA DÜŞMEYİN.
Bankalar tüketicilere cazip kredi vaatleri ve kredi kartı oyunları ile soymaya çalışıyorlar. Eylül sonu itibarı ile tüketici kredileri hacmi yaklaşık 50 milyar TL , takipteki kredi kartı borcu 5 Milyar TL, oldu, artmaya devam ediyor. Tüketiciler batmak üzere, ama bankalar soyguna devam ediyor.
Derneklerimize gelen yüzlerce şikayetten işte bazı örnekler ;
• Tüketiciler kredi için Bankaya başvurduklarında faiz oranı üzerinde mutabakat sağlıyorlar. Tüketiciye ertesi gün gelip kredisini kullanabileceği söyleniyor. Tüketici ertesi gün gittiğinde kredi faiz oranı artmış oluyor. Tüketici artan faiz oranına tepki gösterip vazgeçtiğinde 600 TL civarında exper parası, dosya parası adı altında para talep ediyorlar. Tüketici bir gün önce sözleşmeyi imzaladığı için para zorla tahsil ediliyor.
• Tüketiciye kredi kartına düşük faizli ve uzun vadeli kredi önerilerek bankaya çağrılıyor. Tüketici ile sözleşme imzalanıyor ve kredinin ertesi gün hesabında olacağı bildiriliyor. Tüketici bankaya gittiğinde 1.500 -TL’lik kredi için 300 TL kredi masrafı kesiliyor. Tüketici itiraz ettiğinde ise "masrafı öde krediyi iptal et.", yoksa "kullanmasan da para hesabında taksitleri oradan alırız ve ödenmeyen kısım için icra takibi yaparız" tehdidi ile tüketici soyuluyor.
• Tüketicinin bilgisi ve talebi olmadan kredi kartına “çanta sigortası” adı altında sigorta yaptırılıyor ve tüketicinin haberi olmadan kredi kartından para tahsil ediliyor.
• Dolar kredisi kullanan ve her ay sabit taksitlerle ödeme ve sabit faiz seçeneği ile sözleşme imzalamış tüketici aylık taksitlerini düzenli ve dolar olarak öderken, eksik ödeme yaptığı için kredisi idari takibe alınıyor. Tüketici banka ile görüşmeye gittiğinde “kredi kullanıldığı dönemdeki dolar kuru ile şimdiki dolar kuru arasında fark olduğu , aradaki kur farkını tüketicinin ödemesi gerektiği” gerekçesiyle taksit tutarının yüzde 15 oranında fazlasıyla ve dolar olarak tahsilat yapılıyor.
• Tüketicinin bilgisi ve talebi olmadan “hayat sigortası” yapılarak kredi kartında para çekiliyor.
ENFLASYON DÜŞÜYOR TÜKETİCİ TÜKENİYOR..
• Kredi taksitlerini ve kredi kartı borcunu otomatik olarak ödeyen ve ödeme tutarı kadar hesaba para yatıran tüketicinin hesabından önce “banka hesap ücreti” adı altında 60 ila 80 TL arası para alınıyor. Daha sonra aylık borcu çekiliyor. Borç eksik yattığı için faiz işletilip idari takibe geçiliyor. Tüketici haberi olmadan kredisi iptal edilmiş ve takibe alınmış duruma düşüyor.
• Önce cazip puan vaat edip tüketiciyi harcamaya yönlendiriyorlar, sonrasın da ise “kampanya süresinde puanlarınızı harcamanız lazımdı”, “sanal kartla yapılan harcamalar kampanyaya dahil değildi” gerekçesiyle vaat ettikleri, ,ilan ettikleri para puanları tüketiciye vermiyorlar.
• Tüketiciden özellikle yabancı para cinsinden mevduat toplayan Türkiye’deki Amerikan Bankası parayı Lehmen and Brothers fonlarına yatırıyor ve şimdi tüketicilere paranız fonda size ödeme yapamayız cevabı veriliyor. Soygun 15 Milyon dolar, soyulan tüketici binlerce kişi. Soygunu BDDK seyrediyor.
İKTİDARIN GÖZÜ SADECE TÜKETİCİNİN CEBİNDE .
2011 Yılı da önceki yıllar gibi zor bir yıl olacak gibi görünüyor .
Zor olması pahalılığın ve işsizliğin bir önceki yıldan daha yüksek olmasından değil, gelir dağılımında ki adaletsizliğin 2011 de daha da katmerleşeceğinin belli olmasından kaynaklanmaktadır. 2011’de tüketicilere , evin önündeki araçtan alınacak otopark vergisinden bayramda kesilecek kurbana kadar ve içilecek bir bardak suya kadar bir dizi yeni vergiler getirmekte olduğunu daha öncede duyurmuştuk
Özellikle başta büyük şehirlerde İstanbul’da olmak üzere fazla bulunarak itiraz edilen emlak vergi değerlerinin 5-6 kat artırılması kimi yerlerde bu artışın 15-20 kata çıkması eşi görülmemiş bir aç gözlülük ve insafsızlık olduğu çok açıktır. Aynı insafsızlık ve ölçüsüzlük köprü-otoyol ücretlerinde de, sağlık ve gıda harcamalarında da , eğitim giderlerinde de görülmektedir. Son yasal düzenlemelerle vergi iadesinin ortadan kaldırılmasıyla çalışan tüketiciler aleyhine , işverenlere bir kıyakta vergi iadesinde çekilmiştir. Bu düzenlemenin kayıt dışını artıracağı da ayrı bir gerçektir. Yerel yöneticisinden hükümetine kadar tüm siyasi irade gözünü tüketicinin cebine dikmiştir.
Bütçe gelirlerine bakıldığında bu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu vergileri incelediğinizde ise yüzde 70 dolaylı vergiler yüzde otuz dolaysız vergilerdir.
Dolaylı vergiler dünyanın en adaletsiz vergileridir. Bunlar ÖTV’dir, KDV’dir, ÖİV’ si ve diğer tüketim vergileridir. Bu vergiler zengini daha zengin fakiri daha fakir yapar. Çünkü alınan bir ekmekte, içilen bir bardak çayda veya bir kurşun kalemde,, İstanbul un en zengini Ahmet bey de aynı vergiyi öder. İşçi Mustafa’da ,alabiliyorsa işsiz Hasan’da. Oysa biri İstanbul’un rantını yemektedir. Diğerleri ise ayakta kalabilmek için yaşam savaşı vermektedir. Dolaylı vergi oranı girmeye can attığımız ve kapısında kırk yıldır nöbet tuttuğumuz AB ülkelerinde ortalama yüzde 35 dolaylarında dır
Çarpıklık sadece bu kadarla kalsa yine iyi diyelim. Dolaysız vergilerin büyük holdinglerin, bankaların, büyük kamu şirketlerinin , getirmek için her türlü tavizi verdiğimiz yabancı sermaye şirketlerinin ödediği Kurumlar Vergisi 8. 10 Milyar TL dolaylarında Bunların çoğu memur maaşlarında kesilen vergilerden oluşmaktadır. Yani bütün beyannameli gelir vergisi mükellefi olan, sanayici, tüccarı, esnafı, doktoru avukatı, mali müşavirinin ödediği vergi ise gelir vergisinin sadece yüzde 2 si civarındadır
Hani eğitime katkı payı, deprem vergisi bunlar gibi bir çok vergi geçiçi olarak tasarlanan ancak tüketicilere bir morfin gibi yavaş yavaş alıştırıldıktan sonra kalıcı hale getirilmiştir. Nefes aldığımız havadan vergi almıyorla rmı sanıyorsunuz araçlarda egzoz gazı muyanesi nedir ki yok havayı kirletiyorsun yok suyu daha neler neler kılıf mı yok yeter ki canları vergi almak istesin tüketicinin boynu kıldan ince ne yapsın ki ..
Türkiye bir vergi cenneti yapanın yanına kar kalıyor zengin zengin fakir daha fakirleşiyor, Yaşam savaşı veren emeklilere verdiği maaş sanki yetiyor ve artıyormuş gibi çalışan emeklilerden yüzde 33 dolaylarında vergi kesiyorlar ne veriyorsunuz da alıyorsunuz, Üstelikte UTANMADAN emekli milletvekillerini bundan muaf tutarak.
Tüketici yaşamak için aç susuz sefalet içinde yaşam savaşı verirken yavaş yavaş yaşam savaşını kaybeder hale gelmiştir
TÜKETİCİ DE TÜKENİYOR YETER ARTIK..
Ülkemiz Akaryakıt zamları konusunda dünya lideri. Türkiye’yi Norveç, İngiltere, Almanya gibi Avrupa ülkeleri izliyor. Ana ücret gelirinde onların tozuna bile yetişemiyoruz. Benzin fiyatlarında artış artık inanılmaz boyutlarında. Koalisyon hükümetinde bir litresi 1,56 TL’ye alınan 95 oktan benzin, Abdullah Gül’ün kısacık Başbakanlığı döneminde %3,5 artışla 1,61 TL’ye çıktı. Gül’den Başbakanlığı alan R. Tayyip Erdoğan ise gecelik zamlarla birlikte sesi yerinde % 230 lara varan zamlar yaparak bugünkü fiyatına ulaşarak 3.70 TL’ye kadar çıkarttı.
Bu zamlar Ortadoğu olayları vb. ile izah edilemeyecek kadar fahiş bir zam. Tek sebebi ise kayıt dışılığa göz yumulması sonucu dolmayan hazinenin, tüketicilerin soyularak doldurulmasıdır. Vergi Denetmenleri Derneğinin sitesinde bu konudaki izlenen politikanın tespitini okuyabilirsiniz. Devletin Vergi denetmenleri bağırmaktadır ki, “kayıt dışı ekonomi ülkemizde %70’lerin aşmış bulunmaktadır. Bugün ülkemizde kayıt dışı ekonomi ile maalesef etkin bir şekilde mücadele edilememektedir. Bu ise dolaylı vergilerin artması sonucu getirmektedir. Böylece vatandaşlarımız 1. TL yerine 3.70 TL’ye benzin almaktadırlar. Kayıt dışılık kayıt altına alınamazsa kamu vicdanını yaralayan bu çarpık tablo devam edecektir.” Evet doğrudur. Ancak itiraf edilmeyen ise bunun artık siyasi iktidarların tercihinden çıkıp bir “devlet politikası” haline gelmesidir. Bunun belgesi olan tablo aşağıdadır. Kayıt dışılığa bilerek göz yumulmakta, kaçırılmasına olanak sağlanan vergiler ise tüketiciler soyularak telafi edilmektedir. Mevcut siyasi iktidar da bu soyguna tüm hızıyla devam etmektedir. Bunların da kayıt dışılığı önlemeye niyeti yoktur. Çünkü kendisi kayıt dışı olanlar, kayıt dışılığı önleyemezler. Akaryakıt fiyatlarının üçte ikisi ÖTV’dir, KDV’dir, EPDK payıdır , yani dolaylı vergidir. Tüketiciyi vuran mızraktır. Ama yeter artık “mızrak çuvala sığmıyor”. Canımızı yakma aşamasını geçti bizi öldürüyor.
Tüm sivil toplum kuruluşlarına sesleniyoruz, gelin birlikte haykıralım! Artık Yeter!
Her zaman halkının yanında olan Değerli basınımıza sesleniyoruz LÜTFEN seslerimizi uzaklara taşıyın. Yüreklerin sağır kulaklarına kadar taşıyın ki, sesimiz duyulsun.
DAHA FAZLA SOYULMAK İSTEMİYORUM !
BIÇAK KEMİĞE DAYANDI, YETER ARTIK! DURDURUN ŞU ZAMLARI !
EVRENSEL TÜKETİCİ HAKKIMI, EKONOMİK ÇIKARLARIMIN KORUNMASINI İSTİYORUM !
TÜRKİYE HAYVANCILIĞINA SON DARBE
EBK’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı ihale sona erdi. İhaleyi Almanya’ da kurulu Hacılar Turkiş Helal Gıda A.Ş. kazandı. Söz konusu şirket sözde 10 gün içinde 4025 ton tutan 8.500 adet canlı hayvanı Türkiye’ye getirecekti 
Ülkemizde kırmızı etin son yıllarda hızla artmasının ve normal ve dar gelirli tüketiciler için ulaşılmaz olmasının iki nedeni vardır. Bunlar yapısal ve spekülatif nedenlerdir.
Yapısal neden olarak, 1984’te başlayan PKK sürecinde terörle mücadelede uygulanan yanlış politikalar, özelleştirmeler, kırmızı ette de sanayileşme ve tekelleşme, Tarım Bakanlığınca bilerek uygulanan yanlış politikalar sonucu yem fiyatlarının yüksekliği ve üretici süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle dişi hayvanların kesilmesi olarak sıralanabilir.
PKK ile mücadelede köy boşaltmalar, köy yakmalar ve kırsal kesimden şehirlere silah zoruyla yaptırılan göçler, mera ve yayla yasakları, sürüleri ile birlikte yaşayan göçer nüfusun hareketinin yasaklanması özellikle küçükbaş hayvan sürülerinde ciddi biçimde düşüşe yol açmıştır.
1995 yılında başlayan özelleştirme sürecinde kamu birikimlerinin özel kesime, yandaşlara ve uluslararası sermaye ye peşkeş çekilmesi politikaları “pahalı kırmızı et” sorununu yaratan bir başka unsurdur. Et Balık Kurumu bu süreçte satılmış ve devletin et sektöründeki düzenleyici rolü sona erdirilerek piyasa vahşi kapitalizmin insafına terk edilmiştir. 1980’lerde başlayan süreçte uygulanan bilinçli politikalarla küçük üretici yok edilmiş ve tekelleştirmeye hız verilmiştir. Tarım Bakanlığı tarafından uygulanan, “politikasızlık” olarak nitelendirilen ve bilinçli bir tercihin sonucu olan uygulamalar ile yem fiyatları artırılmış, uluslararası gıda kartellerinin GDO’lu yemleri, istediği fiyattan satmasına göz yumulmuştur. Bu politikaların bir yansıması da; sütteki sanayileşme ve tekelleşmeye paralel olarak tüketici süt fiyatları artarken üretici süt fiyatlarının düşük tutulmasıdır. Süt veren dişi hayvanların kasaplara gönderilmesi sonucu üretken dişi hayvan nüfusu azalmıştır. Bütünlüklü uygulanan Türkiye hayvancılığını yok etme politikalarının sonucunda, TUİK rakamlarına göre; 1991 yılında 12,5 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 2008 yıl sonu itibari ile 10 milyona, 1991’de 51 milyon üzerinde olan küçükbaş hayvan sayısı 2008’de 29 milyona düşmüş ve bu düşüş devam etmektedir. Spekülatif nedenler ise şirketlerin fahiş kar hedefleri, hükümetin spekülatif ortamda yandaşlarına çıkar sağlama iddiaları, piyasanın maniple edilmesi sayılabilir.
ET OYUNUNDA TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ…
Tüketicilerimiz dünyanın en pahalı akaryakıtından ve en pahalı ulaşımından sonra en pahalı kırmızı etini de tüketmek zorunda bırakılmıştır. Bunun ikinci önemli etkeni spekülatiftir. Bugün kırmızı et piyasası, sayıları 30’u geçmeyen ve piyasanın %10’una sahip şirketlerce manipüle edilmektedir. Bu şirketlerin asıl amacı fahiş kar elde etmektir. Bu nedenle amaçları, ithalatın tümüyle serbest bırakılması ve özel sektöre de et ve kesimlik canlı hayvan ithalatı izninin verilmesidir. Bu şirketler şimdilik birinci raundu almış ve EBK aracılığı ile de olsa kesimlik hayvan ithalatını yapmaya başlamışlardır. Bu süreçte AKP hükümeti gıda güvencesi açısından yerli üreticiyi destekleyecek ve et fiyatlarını aşağı çekecek politikalar geliştirmek yerine, vurgundan pay alma kampanyasına katılmıştır. EBK ihalesini hükümet yanlısı bir “helal gıda” şirketinin kazanması ihaledeki şike iddiasında hükümet parmağına işaret etmektedir.
Yapılan ithalat Estonya, Litvanya, Letonya ve Macaristan’dan sağlanacaktır. Bu ülkelerin büyükbaş hayvan nüfusu 1,2 milyon civarındadır. 8.500 adet hayvanın 10 gün içinde toplanması, yerinde kontrol edilmesi, Türkiye’den gidecek görevlilerin gözetiminde nakil vasıtalarına yüklenmesi, gelmesi, gümrüklenmesi ve kombinalara teslim edilmesi mümkün değildir. Türkiye bu ithalat oyununu daha önce de çok gördü. Gümrük kapısına yığılmış terlikler, mısırlar veya sıvı yumurtalar için bir günlük ithalat izin yasalarının çıkarılması yaşanmış örneklerdir. Bu oyunun ikinci perdesi et ithalatının özel sektör tarafından yapılmasının sürekli hale getirilmesidir. Tüketiciler et ithalatı politikalarına karşıdır.
Tüketicilerin temel talebi gıda güvencesidir. Gıdaların sürekli ve ulaşılabilir olmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) araştırma sonuçlarına göre; mevcut hastalıkların % 72’si beslenme kaynaklıdır. Tüketicilerin sağlıklı ve güvenli yiyeceklere ulaşma hakkı, gıda güvenliğinin ana ekseni olmalıdır.
Sağlıcakla kalın..
ET FİYATLARININ ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ
Bildiğiniz gibi son günlerde kırmızı et fiyatlarında bir dalgalanma yaşanmaktadır.
Bunun bir çok nedeni olmakla birlikte üç ana başlıkta toplamak mümkündür.
*Tüketicinin satın alma gücü yok olmuştur.
*Küçük üretici zor durumdadır, sattığını yerine koyamamaktadır.
*Stokçu ve fırsatçıya gün doğmuştur.Cezasını ise tüketici çekmektedir.
TUİK verilerine göre 1989 yılında 55milyon 589 bin olan küçük baş hayvan sayısı,2008’de 29 milyon 568 bin başa gerilemiştir. Büyük baş hayvan varlığı ise aynı dönemde 12 milyon 173 bin baştan.10 milyon 859 bin başa gerilemiştir.Yine aynı dönemde kırmızı et tüketimi 544 bin tondan 482 bin tona gerilemiştir.Oysa aynı dönemde et ihtiyacımız 900 bin ton civarındadır.görülüyor ki mevcut et üretimi ihtiyacı karşılayamamaktadır. Ve sorunun temelinde ise uygulanan yanlış tarım politikaları yatmaktadır.
2009 yılı verilerine göre, ülkemizde tüketilen kırmızı ette, kişi başına düşen yıllık tüketim ortalaması iken ,bu oran almanya’ da , ABD’de ise .dır. ABD tüketicisinin yıllık tükettiği et miktarına karşılık, Türkiye tüketicisinin mevcut geliri ile ancak aynı oranda ekmek tüketmeye yetecek gelire sahip olması, içler acısı durumunu ortaya sermektedir. Başka bir deyişle sanayileşmiş bu ülke tüketicisinin et tüketimine karşılık mevcut gelirimiz ile ancak o oranda ekmek tüketebilecek durumdayız .
Bizi kuru ekmeğe mahkum edenleri, zamanı geldiğinde biz de onları asla unutmayacağız. Bu bağlamda sayın bakanın basına yansıyan görüşleri değerlendirildiğinde, bu konuda,tüketici beklentilerine ve sorunun çözümüne yönelik bir katkı sunmadığı açıktır. Öyle anlaşılıyor ki;tüketici daha uzun süre vitrinlerden eti seyretmeye devam edecektir.Et fiyatlarında kıpırdanma oldu “bu kıpırdanma ciddi bir yükseliş değil”diyen sayın bakanı seslenmek istiyorum. Önümüz Kurban bayramı Kırmızı ette ve gıdada kıpırdanmalar devam edecek,ciddi tedbirlere ihtiyaç var. Tüketiciye sahip çıkın Tüketici bu kıpırdanma ile değil,yıllardır kırmızı et yiyememektedir. Gelinen sonuç itibari ile küçük üretici hayvana muhtaç,tüketici ise ete hasrettir,sayın bakanım tüketici samimiyeti ile sormak istiyorum; Tüketici ne zaman ucuz et yiyecek? Bugüne kadar uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ülkenin her bölgesinde hayvancılık yapılamaz hale gelmiş, tarım politikası iflas etmiş,hayvan üretimi ihtiyaca cevap veremez durumda iken ne zaman işler düzelecek bilmek
istiyoruz.
NE BEŞ KURUŞ SADAKA NEDE ZAM İSTİYORUZ .
Et fiyatındaki dalgalanmalar yıllarca uygulanan yanlış politikaların sonucu olduğu açıktır tarım politikamız çökmüştür. Ülkenin her bölgesinde hayvan yetiştiremez durumdayız. Tüketici, Sayın bakanın kayıt dışı hayvan kesimi ve spekülatörlere yönelik açıklamalarını hayretle izlemektedir. Gereğini yapmak sayın bakanın yetkisindedir sonuçlarını da kamuoyu ile paylaşmak tüketicinin en acil beklentisidir. İthalat politikası hükümetin öngördüğü etin ucuzlamasına hizmet etmeyecektir. Tarımda ithal politikalarına son verilerek üreticilere destek olunması ve tüketicinin satın alma gücünün artırılması ile bu sorunu çözüme kavuşturmak mümkündür et ithalatı çözüm değil, üretim politikalarını geliştirilmesi ve tüketiciye ucuz ve sağlıklı etin yedirilmesi bekliyoruz.
Sayın siyasi iktidar yetkilileri birazda sokağa inin tüketicinin sesine kulak verin, ama gezmek için değil dinlemek için, çözüm üretmek için , göreceksiniz ki evine ekmek almaya parası olmayan tüketicilerin fırınlardan ineğine danasına kapısında bulunan köpeğine yem yapacağım diye bayat ekmek isteyerek 300 kuruştan alıp evde ailesine yedirdiğini biliyor musunuz.
Tüketicilerin nerde kaldı gururu onuru , siyasi iktidarlar halkın refahını ve huzurunu sağlamakla mükelleftirler.
Sevgili tüketiciler sağlıcakla kalın..
TÜDER
Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Derneği
BAŞKAN
SELAMİ GÜRSOY
Alışverişte nelere dikkat etmeliyiz?
Alış verişlerde aldanmamak, aldatılmamak için bilinçli olmak zorundasınız. Sizlerin, 6 önemli kuralda bu hususlardaki haklarınızı öğrenmenizi ve yasal haklarınızı kullanmanızı öneriyoruz.
Ayıplı olan mal ve hizmetleri kabul etmeyin!
Satın aldığınız mal ayıplı olabilir ya da size sunulan hizmet ayıplı bulunabilir. Satın aldığınız malın, ayıplı olduğunu anlarsanız, 15 gün içerisinde, bu malı satıcıya geri vererek; ödediğiz mal bedelinin iade edilmesini ya da aynı kalitede bir ürünle değiştirilmesini, ücretsiz onarımını, ayıbın nedeni kadar indirimin yapılmasını isteyebilirsiniz. Satıcı bu isteminizi reddetmez. Hizmetin ayıplı olduğunu görürseniz derhal en geç 30 gün içinde, yeniden yapılmasını, ödediğiniz bedelin iadesini isteyebilirsiniz.
Sözleşmesiz Taksitli Alış-Veriş Yapmayın!
Taksitli ve ön ödemeli satışlarda yazılı sözleşme yapılması ve bu sözleşmenin bir örneğinin de size verilmesi zorunludur. Sözleşmeler sonrasında, sizi mağdur edebilecek beklenmedik bir durum ile karşı karşıya bırakacak bilgi eksiklikleri olmamalıdır.
Kampanyalı Satışlara Dikkat Edin!
Kampanyalı satışlarda, haklarınızın yasal dayanağı, imzaladığınız sözleşme olacaktır. Sözleşmede bilinmedik bir husus olmamasına dikkat etmelisiniz. Üretici firmanın mutlaka garanti belgesinin bulunmasına dikkat ediniz. Sözleşme dışında senet veya çek imzalamayınız. Ödeyeceğiniz tutara karşı da banka teminat mektubu isteyiniz. İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin ayıplı bulunması halinde, satıcı, bayi, acenta, temsilci, imalatçı-üretici ve ithalatçı hep birlikte ve müteselsilen (zincirleme) sorumludurlar.
Kapıdan Alışverişe Dikkat!
Kapıdan satışlar tüketicileri daha çok zarara uğratan satış biçimidir. Kapıdan alışveriş yapmak zorunda kalırsanız, özellikle tarihsiz ve eski tarihli sözleşmeleri imzalamamanız gerekmektedir. 7 gün içerisinde, karşı tarafa hiçbir gerekçe göstermeksizin, satın almaktan cayma hakkınız bulunmaktadır. Ancak, iş bu cayma bildiriminiz sözlü olmamalı, kesinlikle iadeli taahhütlü mektup ile Tüketiciyi Koruma Derneğince ya da tarafınızca noter aracılığı ile yapılmalıdır. Bu konudaki hak aramanızı, üyesi olacağınız Tüketiciyi Koruma Derneği'nin kanalıyla yapmanız size daha az mali külfet getirecektir.
Satıcıya bildiriminizin ulaşmasını izleyen 10 gün içinde, satıcı sizden aldığı parayı, kıymetli evrakı ve sizi borç altına sokan her türlü belgeyi iade etmek yanı sıra 20 gün içinde de malını geri almak zorundadır.
Etiketsiz Ürünleri Almayın!
Perakende satışlarda sunulan ürünlerin veya ambalajlarının üzerinde o malın; cinsinin, fiyatının, malın işletmeye giriş tarihinin, yerli ya da ithal olduğunu bildiren etiketin bulundurulması gerekmektedir.
Garanti Belgesi Almayı Unutmayın!
Üreticiler, ithalatçı firmalar, sanayi malları için garanti belgesi düzenlemek zorundadırlar. Bunun yanı sıra iki yıldan az olmaması gereken garanti süresi içinde oluşabilecek arızaların ücretiz giderilmesini parça değiştirilmesi dahil sağlamak zorundadırlar. Garanti süresi içerisinde aynı arızanın 2 den fazla, değişik arızaların ise 4 den fazla olmasında, ürünün aynı kalitede yeni bir ürün ile değiştirilmesini isteme hakkınızın bulunduğunu unutmayınız...!
Yetkili Servisleri Tercih Edin!
Üretici veya ithalatçı firmalar, sattıkları sanayi mallarının bakım ve onarımı için yeterli sayıda servis istasyonu kurmak ve teknisyen bulundurmak zorundadırlar. Ürünün serviste kalış süresi, hiçbir gerekçe ile, 30 iş gününü geçemez. (Sanayi malların satış sonrası hizmetleri hakkında tebliğine göre)
|
|
|
|
|
|
|
Sitemizi 184796 ziyaretçi (388769 klik) tıkladı
copyriht 2009
|
|
|
|
|
|
|
|